“ Gezmek yaşamaktır ”
Hans Christian Andersen
Akdeniz dalgaları ile gezmek…
Marsilya ; M.Ö. 600 de Foçalılar tarafından kurulmuş.
O tarihten beri neredeyse hiç huzur görmemiş.
En önemli ve güzel özelliği yüzü denize dönük olması.
Ayrıca sıcacık ve heyecanlı.
Fransa ‘nın en eski kenti.
Kireç taşı tepelerine yaslanmış ve beyaz yarlarla sıralanmıştır.
Ticaret merkezi ve göçmenler için bir geçiş noktası kılan deniz ise şehrin var olma nedenidir.
Marsilyalılar şehirlerini kuran atalarını hiç unutmamışlar.
Eski liman girişine bir tabela asarak “Gezdiğiniz bu şehir ,M.Ö. 600 yılında Foça’dan gelen denizciler tarafından kurulmuştur ” diyerek köklerinin Anadolu’ya dayandığını belgelemişler.
Ülkenin en eski kenti olan Marsilya ; nüfus açısından Fransa’nın ikinci büyük kenti.
Buraya sadece tarih , mimari , mutfak için değil , Akdeniz’ in kokusunu içinize çekmek için de harika bir fırsat olarak görüp gelebilirsiniz.
Marsilya konum olarak baktığınızda Afrika ‘ya en yakın Fransız kenti.
Avrupa ‘nın en büyük ticari limanına sahiptir.
Eski ve yeni yapılar iç içe geçmiş. 2013 yılında dünya kültür başkenti seçilmiş.
Marsilya suk benzeri pazarlarından ufak balıkçı yerleşimlerine kadar köy kentlerin bir bileşimidir.
Bütün sakinleri MARSİLYA ‘ lıdır.
Fransız müziğinin futbolunun ve dünyanın en lezzetli balık yemeği bouillabaissein yurdu.
Tatlı serseri ve göz alıcı Marsilya yaşamın hissedileceği bir yerdir.
AMA GÖZÜNÜZ CÜZDANINIZDA OLSUN…
Fransız filmlerinde gördüğümüz çeteler genelde Marsilya’da geçiyor.
Afrikalıların getirmiş olduğu kültürel mozaik kentte her yerde hissediliyor.
En önemli görebildiğim farklılık ise rap müzik. Fransa’ daki ünlü rapçiler Marsilya’ dan gelmiş.
Fransa ‘nın Paris den sonraki en büyük kenti.
Korsika ‘li göçmenleri ile bilinen bol deniz ürünü sofraları sap sarı yapıları daracık sokakları her köşesi süprizlerle dolu Marsilya ‘ya gitmediyseniz daha ne duruyorsunuz ?
Güney Fransa ‘nın en güzel limanlarından birindesiniz.
Akdeniz ‘in kokusunu içinize çekin şirin meydanlarda oturup kahve yudumlayın liman bölgesini adım adım dolaşın ve her anı fotoğraflayın.
Akşamüstü içkisi yudumlayın ve açık alanlarda fotoğraf molası verin.
Alexander Dumas’ın Monte Kristo Kontu romanını okumadan bu kenti ziyaret etmeyin.
Garsonlar İngilizce bilmiyormuş hırsızlık uyarıları almış başını gitmiş ne gam !!!
Limanın kuzeyinde Le Panier denilen bir bölge var.
Kentin eski yerleşim yerlerinden.
Daracık yollar , çeşit çeşit sanatçıların atölyeleri ve uafacık dükkanlar ile dolu.
Yürüyerek rahatlıkla dolaşabilirsiniz.
Marsilya’nın eski yerleşim yerlerini tren veya otobüs turu ile 8 ile 18 euro arasında gezebilirsiniz.
” Dünyada her gün her gün her gün güneş doğarken deri değiştiriyor , yepyeni terütaze oluyor. İnsan her insan eğer insansa her gün her gün tan yerleri ışırken yeniden doğuyor ”
Yaşar Kemal İnce Memed
Güneş sarı binalara kaldırımlara vurmuş cana yakın insanlar sokaklarda 5 euro şampanya samimiyet sakinlik yetiyor da yetiyor.
Güneşin yoğun olduğu yerlerde yaşam dikkat ettim de o kadar yavaş akıyor ki sıfır telaş sıfır koşturmaca.
En önemli konu kahve kokusu ile uyanmak.
Tüm ara sokaklarda kafeler sandalyeleri atmış kaldırımlara her yere kahve kokusu sinmiş.
Burası özlenmez mi ?
Marsilya büyük bir kent değil.
Karman çorman bir raylı sistemi yok.
İki hat üzerinde çalışan metro ve 3 hat üzerinde çalışan tramvay var.
Bir de 30 hatla çalışan otobüsler bulunuyor.
Bu iki ulaşım seçeneği ile kentte fazla trafik sorunu yaşamazsınız emin olun.
Hava alanından otobüse binin direk merkeze gidin.
15 dakikada bir kalkan otobüslerle tek yön : 8 euro , gidiş-dönüş : 13.20 euro ödeyerek St. Charles Garı’na gidebilirsiniz.
Kendimi hiç yormadan hiç zorlamadan ilk kafede gördüğüm sandalyede yerimi alıyorum.
Deniz kokusu kahve kokusu birbirine karışmış birde yüzüme Akdeniz rüzgarı vurmaz mı değmeyin keyfime.
La Panier ; ayrıca bir güzel ayrıca bir eşsiz ayrıca bir otantik.
Ben Balat ‘a çok benzettim.
Atmosfere kendinizi bırakın.
Trafiksiz telaşsız tarihi ve en eski bölgesinin keyfini çıkarın.
Futbolun başkenti ; Avrupa da ilk Şampiyonlar Ligi kupasını aldıktan sonra şike skandallarına bulaşan Marsilya Klübü yaşadığı çalkantılarla derinden sarsıldı.
Ama iddalar ülkenin en sevilen takımının taraftarlarının ona darılmasına sebep olamadı.
Çünkü futbol Marsilya‘lılar için yaşam kaynağı. Stade Velodrome onun tapınağı.
Ben burayı ; birbirine benzeyen birbirinin aynı Avrupa kentlerine benzetemedim.
Her sokak her köşebaşı neredeyse her kaldırım farklı sürprizler ile dolu.
Grafitiler ise o kadar meşhur ki.
Lavanta ve sabun cennetindesiniz.
Her adım başı sabun dükkanları bulunuyor.
İsterseniz atölye saatleri size de uygunsa yapım aşamasına da tanıklık edebilirsiniz.
Renk renk ve inanılmaz güzel kokuyorlar.
O kadar güzel hediye paketi yapıyorlar ki benim gibi alışveriş özürlü biri için bile cazip gerisini siz düşünün.
Meyvelisi limonlusu biberiyelisi aklınıza ne gelirse.
Ada vapurlarının kalktığı yer olan Quai des Belges’de 12’ye kadar peynir ve şarap satan bir pazar var.
Pazar günleri ise bit pazarına dönüyor aklınızda olsun.
Çarşamba çiçek cumartesi kitap pazar günleriyse antika satılan meydan haftanın her günü cıvıl cıvıl.
Marsilya mutfağı Fransa ‘nın önemli mutfaklarındandır.
Madem Marsilya’dasınız kilo alacaksınız !!!
Kent son 10 yılda tam bir gastronomi merkezi konumunda.
La Bouillabaisse ; patates ve çeşitli balıkların pişirilmesiyle yapılır ekmek ve sosla servis edilen bir tür balık çorbası.
Bouillabaise ; deniz mahsulleri ile sunulan meşhur balık çorbası.
Fougasse ; kalın kabuklu ekmek.
Tapenade ; zeytin ve zeytinyağından yapılan meze.
Navette ; portakal aromalı bisküvi kahve ile beraber geliyor genelde.
Yaz ayları için minik bir öneri ; sirop isimli meyve şurubu.
Aklını başından alan mimari , film seti tadında ara sokaklar , mis gibi sabun kokan caddeler , leziz mi leziz sofralar ve Akdeniz rahatlığında insanlar…
SERSERİ MARSİLYA UMARIM TEKRAR GÖRÜŞÜRÜZ…