Akıllara durgunluk veren Zimbabve

 

‘’Bu insanlar bütün bunları kitaplardan değil, tarlalarda, ormanlarda, ırmak kıyılarında yaşayarak öğrenmişlerdir. Şarkısını söyleyen kuşlardan, arkasında erguvani bir renk bırakıp batan güneşten, ağaçlardan, otlardan kaparlar bu bilgileri’’

Anton Çehov

 

 

 

 

Mhoroi yani merhaba. Hem de en güzellerinden. Eski adı Rodezya olan Zimbabve’de 15 milyondan fazla insan yaşıyor. Nefes kesici Unesco Miras alanlarından antik kültürlere vahşi yaşam alanlarına kadar inanılmaz bir çeşitlilik sunuyor. 1980’de bağımsızlığını ilan eden ülke de 16 farklı dil konuşuluyor. Kral Charles’in de katıldığı bağımsızlık törenlerinde ‘’Tanrı Kraliçeyi Korusun’’ şarkısı çalındı. Buna ilave Bob Marley ‘’Zimbabve’’ şarkısı ile törenlere katıldı. Şarkı sözlerinin sevdiğim bölümlerinden iki satır bırakmak isterim buraya. ‘’Her insan kendi kaderini belirleme hakkına sahipti. Ve bu kararda taraflılık yoktur. Öyleyse kol kola, kol kola bu küçük mücadeleyle savaşacağız.’’

 

 

 

 

 

 

Bağımsızlığını ilan eden ülke ilk katıldığı olimpiyatlarda çim hokeyi takımı Moskova’da altın madalya kazandı. Afrika’nın güneyinde yer alan ülkenin Zambiya, Mozambik, Güney Afrika ve Botsvana olmak üzere dört adet komşusu vardır. Niagara’nın iki katı büyüklüğünde iki katı genişliğinde olan Victoria Şelalesine ev sahipliği yapan iki ülkeden biridir. 1.700 metreden daha geniş alan kaplayan sular 108 metreden aşağı düşer. Şelalenin üçte ikisi bu ülkede yer alır. Ve tüm yıl muhteşem şekilde akmaya devam eder. Vadi boyunca yürüyünce dünyaca ünlü şelalelerin olağanüstü panoramik görüntüleri önünüzde açılır. Islak sezonda su akış kapasitesi dakika da yarım milyon litreye ulaşabilir. Şelalenin suları incir, palmiye ve diğer bitki örtüsüne hayat verir can verir. İnanılmaz bir ekosistem yaratır. Efsanevi akarsu raftingi için ideal noktalardır.

 

 

 

 

Hiperenflasyonla mücadele için pek çok para birimi kullanılmaktadır. Portre fotoğrafçılığı konusunda yerli halktan izin almak gerekiyor. Genel olarak arkadaş canlısı insanlar. Ulusal yemeğinin adı sadzadır. Pamuk ve tütün ihraç ettiği başlıca kalemlerdir. Son yıllarda kahve de ön plana çıkmaktadır. Ünlü yazar Doris Lessing uzun yıllarını burada geçirmiştir. Bugün, eski adıyla Rodezya olarak bilinen Zimbabve’nin bağımsızlık, toprak ve güç mücadelesi modern tarihi boyunca devam etmiş. 16. Yüzyılda Portekizli tüccarlar tarafından gelen fıstığı bol tüketen Zimbabve’nin adı, Shona dilinde “büyük taş evler” anlamına gelen “Dzimba dza mabwe” den türetilmiştir. Adı, 1986 yılında Dünya Mirası alanı haline gelen Büyük Zimbabve veya Dzimbahwe’nin taş yapılarına dayanmaktadır. İtiraf etmek gerekirse benim ülkede tek olma sebebim ise; gürültüsünü 40 km uzaktan duymak, göğe kadar sıçrayan sularında ıslanmak, hiç kaybolmayan gökkuşağına bakarken çocukluk hayalimi gerçekleştirebilmek için Dünya harikalarından biri olarak kabul gören 1855 de keşfedilen Victoria Şelalelerine gitmekti. Zambezi Nehri’nden gelen suyun 108 kilometre bir vadiye düşmesiyle oluşan şelale dünyanın en büyük düşen su tabakasıdır.

 

 

 

 

 

David Livingstone uzaktan fısıltı olarak duyulan sesin yaklaşınca gürlemeye başlamasını, Zambezi’den çıkan dumanlar beş ayrı yerde sanki birer dev buhar sütunu gibi yükselmesi karşısında büyük kaşifin ağzından ‘’Harikulade’’ kelimesi istemsizce dökülür. Özel bir bakış noktası, Doğu Katarakt ve Ana Şelaleler’in yanı sıra nehrin döndüğü ve Batoka Boğazı’ndan aşağı indiği Kaynayan Pota’nın en güzel manzarasını görebileceğiniz Bıçak Sırtı Köprüsü’nün karşısındadır. Diğer seyir noktaları arasında Livingstone Adası, Şelale Köprüsü, Şeytan Havuzu ve Gözetleme Ağacı yer alır ve her ikisi de Ana Şelaleler’in panoramik manzarasına sahiptir. İlerde günlüğüne ‘’O kadar güzel bir sahneydi ki melekler yukarıdan seyreyliyor olmalıydı’’ diye yazacaktı.

 

 

 

Öncesinde o kadar çok fotoğrafını görmüştüm ki yine de onu nehir birden hiddetleniyor kükrüyor yarıktan aşağı düşüyor silkeleniyor aniden özgür kalmanın tadını çıkarırcasına bembeyaz bir örtü yaratarak yoluna dolu dizgin devam etmesine şahitlik edince o doğa harikasının karşısında dona kalmıştım. Dünyanın en büyük düşen su perdesi için anlatacak hiçbir sözüm yoktu. ‘’Bu kar beyazı çarşaf, her biri arkasında ışık huzmeleri bırakarak tek bir yönde hızla ilerleyen on binlerce küçük kuyrukluyıldızı andırıyordu’’ ne muhteşem bir tanımlama değil mi? İyi ki son sözü sen söylemedin büyük kaşife bıraktın dediğinizi duyar gibiyim…

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir