‘’Mutluluk gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil’’
Epiktetos
Bir (Fransa’nın büyüklüğündeki ülke) Zambiya lezzeti olan nshimayı bilir misiniz? Mısır ununu sıcak suyla karıştırarak elde edilen temel yemek için çatal kaşığa ihtiyaç yok. Eller ne güne duruyor? Çok leziz yemeden gelmeyin. Ülkenin sade doğası beni çok etkilediği gibi ruhumun da genişlemesine sebep oldu. İçimi ısıtan yerli halkın sıcak karşılaması ile derinden etkilendim. ‘’Welcome to Africa’’ demelerine çok şaşırdım. Sonra öğrendim ki halk önce Afrikalı sonra Zambiyalı. Zambezi Nehri (Afrika’nın en büyük 4. Nehri) üstünde yaklaşık 250.000 kişiye ev sahipliği görevini üstlenen Barotse Taşkın Yatağı vardır. Ufacık kulübelerde yaşayan yerli halk ilkbahar ile beraber gelen yağmurlar ile evleri su altında kalacağı için başka yerlere taşınırlar. Taşınma işlemine de kuomboka ismi verilen geleneksel bir tören eşlik eder. Çek kaşif Emil Holub (Niagara’nın 2 katı yüksekliğindedir) Victoria Şelalelerinin ilk ayrıntılı haritasını yapan kişidir. 1905 yılında kurulan Livingstone kasabasında İskoç kaşif David Livigstone’ın bir heykeli ve müzesi vardır. Ülkenin ilk gazetesi bu kasabada basılmıştır.
Dünyanın her yerinden gelen gezginler tarafından şelaleye ulaşmanın en kolay yolu olmasından dolayı bu kasabayı üs ilan etmişlerdir. 72 dil konuşulan Zambiya kıtanın denize kıyısı olmayan 16 ülkeden biridir. Mayıs ağustos arası kuru ve serin bir dönemdir. Üçte biri milli parklardan oluşur. Kuzeyinde çıkan bakır önemli zenginliklerindendir. En büyük zenginliği ise doğa harikası olan gezginlerin düşlerini süsleyen Victoria Şelalesinin varlığıdır. Dört kuş türü ve göçmen kuşların üreme alanı olduğu için Dünya Mirası listesine alınmıştır. Safari parklarında beş büyüğe ev sahipliği yapar. Aslan, fil, leopar, gergedan, bufalo. Vahşi köpeklerin yaşadığı 6 Afrika ülkesinden biridir. Ülke topraklarının %60’ı ormandır. Orijinal adı Gök Gürültüsü Çıkaran Duman olan muhteşem şelaleler doğasıyla insanı kucaklıyor. En yüksek sezonda ortaya çıkan duman benzeri su damlacıkları sebebiyle şelalenin kilometrelerce öteden görülebilmesinden geliyor. Gözlerinizle görmek paha biçilemez. Mükemmel bir bakış açısı sunuyor. Doğanın kudretine bir kere daha hayran kaldım.
Beton binalar arasından çıkıp doğa ile tekrar bağlantı kurmak ne unutulmaz. Üstündeki zarif çelik körü ise ana cazibe merkezlerinden biridir. 33 yıl Afrika’yı gezen kaşif İskoç David Livingstone ‘’Kalbimi Afrika’ya gömüyorum’’ demiştir. İskoç kaşif David Livingstone sahra altı Afrika ülkelerinden Zambiya’ya gelince ‘’Bu toprakları insanlara tanıtmalıyım, buradaki doğal hayat zenginliğini tarif etmek imkansız’’ sözünü anımsayıp başladım gezmeye. Bakır ve kobalt zenginliğini, kabile kültürünü ve yoğun leopar nüfusunu koruyabilmiş Afrika’nın isimsiz hazinesi Zambiya denize kıyısı olmayan bir ülkedir.
Zambiya, 1957’de kurulan ikonik seyahat rehberi kitap serisi Frommer’s tarafından ‘2025’te Gidilecek En İyi Yerler’den biri seçildi. Fransa büyüklüğündeki topraklarının üçte biri milli parklardan oluşuyor. Ve bu parklarda 2019 yılında tek kullanımlık plastik kullanımını engellemek ve ülkenin zengin çevre kaynaklarını korumak amacıyla plastik poşetleri yasakladı. Çok partili sisteme geçen 1964 de Britanyalılardan bağımsızlığını kazanan ülkenin köylerinde halk saat kullanmadığı için buluşacakları zaman halen gökyüzüne yani güneşe bakıyor. Bozulmamış toprakları, zengin kültürü ve bugün yaşayan gelenekleri ile fazlasıyla cezbedici.
Geniş sulak alanları, samimi insanları, manzaralı ve el değmemiş Zambiya, adını Afrika’nın dördüncü en büyük nehrinden yani Zambezi’den almıştır. Vahşi yaşamı, ideal iklimi, muhteşem gün batımları ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan gürleyen uçsuz bucaksız devasa su kütlesi Victoria Şelaleleri yolculuğumun en güzel ödülleri oldular.
Yetmiş den fazla dil konuşulan, yüksek perdeden gospel şarkılar dinlediğim, chikanda’yı (Afrika salamı) yerfıstığı ve biberle yuvarladığım, nshima’ya ellerimle yerken (mısır püresi) katık ettiğim, onlarca metreden yükselen sisle birlikte ‘’gürleyen suyu’’ Niagara’nın iki katı büyüklüğünde ki Victoria Şelalesini gören herkes gibi orijinal ismin bu harikayı en iyi şekilde tanımladığını anladım. Zambiya giderek daha iyi tanınıyor olsa da hala özünü koruyor. Vahşi, güzel ve biraz öngörülemeyen otantik bir doğanın en saf hali bana Carl Sagan’ın en sevdiğim sözünü de sık sık anımsattı ‘’Yalnızca bir güncük uçan ve günü sonsuzmuş gibi algılayan kelebeklere benziyoruz’’