Bir Viking atasözü ;
“ Dünyanın yollarını kateden ve uzaklara giden kişi gerçek bilgedir ” der.
Bende bu sözden hareket ederek geziyorum keşfediyorum okuyorum.
ÖĞRENİYORUM.
Portofino şarkısını duymayan yok sanırım. İsmi bile romantik geliyor kulağa. İnsanı yollara düşüren cinsten yada bana öğle geliyor.
Fotoğraflar aklınızı başınızdan alıyor ama görünce ” vay be ” çok çok daha güzelmiş diyorsunuz.
Sizi ilk girişte tahta panjurlu renk renk evler ve lüks yatlar karşılıyor. Manzara içinizi ısıtıyor. Binaların dış cepheleri derinlik vermesi için gölgeli olarak boyanmış. O yüzden mimari ayrıca önem kazanmış.
Hemen hemen tüm Cenova bu şekilde desem…
Hayal gücünüzü devreye sokun ben bayıldım buralara.
Ufacık tefecik bir liman burası. Nereden başlamalıyım nereyi görmeliyim derdi yok. Hiçbir yeri kaçırmazsınız korkmayın.
Panoromik manzaraya bayılacaksınız. Tablo gibi desem az.
Kafelerden birinde sahili görebilecek bir yerde oturun bir kahve söyleyin ve manzaranın tadını çıkarın.
” I found my love in Portofino ” şarkısını mırıldanın…
Sıra sıra dizili tekneler , pastel renkli yeşil panjurlu evler , tablo gibi çizilmiş ama sonra tablonun gerçeğe dönüştürülmüş halini andırıyor.
Yeşil mavi derken zenginlik ve güzellik el ele iç içe.
Portofino size huzur, aşk ve güzellik sunacak. Benden garanti.
Pencerelerden sarkan çiçekler minnacık meydanı ufacık daracık sokaklar butikler…
Burası harika bir gün geçirmek için ideal bir nokta.
Bir şarkının peşine takılmak romantik bir yerde aşkı aramak…
Portofino’dan vazgeçmek mümkün mü ?
Aşk perisi burada ve hülyaları gerçeğe dönüştürüyor.
Bu arada şarkı 1950 de bestelenmiş. O günden beri ne şarkı ne de kasaba popüleritesinden hiç bir şey kaybetmemiş.
Dalida’nın olağanüstü ses rengiyle şarkı daha da tanınmış be bilinmiş. Kulaktan kulağa yayılan ve başka ünlü ses sanatçılarının sesiyle de dünyanın sevdiği ” unutulmayan klasikler ” listesine girmiş.
Burada yapılacak en güzel şey ne der gibisiniz.
Tek cevap var ;
HİÇBİR ŞEY YAPMAMAK !!!
Bence bu ilk görüşteki aşkın nedeni ; yem yeşil ormanları mas mavi denizi tekneleri renk renk evleri camlardan sarkan çiçekleri…
En fotojenik balıkçı koylarından birindesiniz Fotoğraf severseniz eğer harika bir yerdesiniz.
Merak etmeyin çok sıkı koruma altında. Çivi çakmak yasak. Doğa bozulmamış. Çünkü İtalya’dasınız.
Tüm çıkarlar bir kenara önce DOĞA.
Kasaba ortalama 400 kişi kadar. Satılık ev yok. Ama iki şartla ev sahibinin vefat etmesi ya da varislerin anlaşarak evi satması sonucu ev sahibi olabilirsiniz.
Satın almak yerine kiralamak istiyorum diyorsanız da metrekare başına 50.000 euro ödemek gerekiyor :))
1920 yılında Doğal Park ilan edilmiş. Bir tek taş bile yerinden oynamamış.
Pastel renkler değiştirilmemiştir.
Ama evinin içinde istediği tadilatı yapmakta serbest halk.
Portofino aslında ” son liman ” demekmiş. Romalı Pliny’ye göre Romalılar tarafından kurulmuş. Yunus Limanı olarak isimlendirilmiş. Pek çok yunus varmış.
Daha sonra 12. yüzyılda Cenevizlilerin eline geçiyor ve deniz fenerinin de yapılmasıyla denizciler sık sık uğrar olmuşlar.
Bu cennet gibi insanın kalbini ısıtan yerde mümkün olduğunca çok vakit geçirin.
Yarım ay şeklindeki sahil şeridini takip ederek yukarı tepeye yürüyün. Manzaranın tadını çıkarın.
Butik dükkanlar oteller kafeler tekneler insanın aklını başından aldığı gibi tekrar tekrar buraya gelmek için can atıyorsunuz.
Dünyanın en meşhur otellerinden Splendido Oteli. Ücretler jet-set’e hitap eder. Otelin namı Windsor Dükü’nün buraya ziyaret etmiş ve deftere imza atmış.
Elizabeth Taylor 4 balayını da bu otelde geçirmiş.
Diğer ziyaretçiler ise ; Sir Winston Churchill , Joan Fontaine , Ali MacGraw , Liza Minelli , Alain Delon, Catherine Deneuve , ünlülerde bulunuyor.
My Fair Lady filmi ile meşhur olan Rex Harrison’un Splendido Otelinin arkasındaki villayı alması ile kasaba daha da ünlenmiş.
Madonna 50. doğum burada kutlamış ve aynı zaman da her yaz Portofino’ya gelmekteymiş.
Berlusconi’in malikanesi de burada. Ev şu anda Dolce Gabbana’ya aittir.
Yürüyüş yolu müthiş keyifli uzun uzun kalın orada. Doğayı içinize çekin. Ağaçlar o kadar sık ki deniz görünmüyor neredeyse. Bir boşluk anı yakalayın ve fotoğrafı hemen çekin.
Parkın içinde biri elinde kitap okuyor birinin yanında köpeği oynuyor…
Özenmemek mümkün mü ?
Mükemmel manzara çiçekler kuş cıvıltıları doğa sarhoş ediyor.
“ Ne tuhaf bir yaşam bu!
Her yerde yabancı olmak , her ayrılışta, her yola çıkışta , sonunda kendi yerine , yurduna varabileceği umudunu taşımak , garip bir iştir.
İnsanın kendi yeri , yurdu , neresi?”
Bilge Karasu