EDEBİYAT TANRILARI EŞLİĞİNDE MOSKOVA

 

“Kendi kalbini dinlemelisin , o senin tek öğretmenindir.”

Osho

 

 

Masallar diyarı Moskova…

Moskova masallar diyarı olduğu kadar enlerin de şehri aslında.

Metrosu , dünyanın en büyük 6. Avrupa’nın ise en büyüğü…

Yoğunluk bakımından ise rakipsiz.

Dünyaca ünlü Hard Rock Cafe Moskova Avrupa’nın en büyük Hard Rock Cafe’si…

Dünyanın cirosu en fazla olan Mc Donalds’ı da burada huzurlarınızda..

Ve tabi tarihin başrol oyuncularından görkemli Moskova katedralleri…

Nice romanlara ve filmlere konu olan büyüleyici görünümleri ile Moskova’nın hazinelerinden.
9fe345910ef17502154410073a70d9e9_1289206046 (1)

 

Ne matruşka, ne votka, ne CSKA Moskova…

Ben tamamen tarihi doku ve edebiyat tanrıları için gittim Moskova’ya.

Şehir merkezini gezerken , her köşeden Tolstoy , Gorki , Dostoyevski , Puskin karşınıza çıkıverecekmiş gibi bir hisle dolaşıyorsunuz sokaklarda.

Şehrin tam ortasında heybetli bir bina…

Soruyoruz kütüphane diyorlar. Ve tam önünde işte o muhteşem Dostoyevski.

 

1419964486827

 

“Kimilerini gözyaşlarına boğan ağaç , kimileri için yalnızca yolu tıkayan yeşil bir engeldir. İnsanın kendi neyse , gördüğü de odur.”

William Blake

 

 

12.Yüzyılda küçücük bir kasaba iken , bugün 850 yıllık tarihiyle Avrupa’nın en büyük şehri Moskova.

Şehrin , kendine özgü bir mimarisi var ve bu tüm şehirde kendini muhteşem hatları ile gösteriyor.

14 şeritli otoyolları ve dünyanın en etkileyici metrosu ile de tam bir dünya başkenti.

Moskova’ya gitmeden o kadar çok uyarı aldım ki: Yalnız taksiye binme , bilmeyen kimseyle metro kullanma , ücretini ögrenmeden yemek yeme , otel odasında yalnız kalma , votkayı fazla kacırma…

Bu uyarıları tabi ki dikkate aldım.

Moskova’daki birinci günümde ilk ziyaret ettiğim yer, her zaman çok merak ettiğim Kızıl Meydan oldu.

Alışveriş merkezi , Saint Basile Katedrali ,tarih müzesi , Kremlin Sarayı , hepsi Kızıl Meydan’da arzı endam eder haldeler.

İçlerinde en tatlısı Saint Basile Katedrali…

Ben ona pasta ev ismini taktım.

Lenin’in mozalesi de burada.

Kızıl Meydan için kısaca şöyle diyebilirim ; şehrin kalbi kesinlikle bu meydanda atıyor.

Moskova’ya gitmişken şehri hem gece hem de gündüz görmelisiniz derim.

Işıl ışıl Stalin binalarını gece mutlaka görmeniz lazım.

Gelelim beni bu seyahatimda mutlu eden bir diğer güzelliğe :

Kremlin Sarayı…

Ben Kremlin Sarayının içini görme şansına erişebilen azınlıktanım.

KGB’nin özel güvenlik önlemleri sebebiyle 20 şer kişilik gruplar halinde içeri alınıyorsunuz.

Ve tek kelime ile içerisi muhteşem…

Sarayın içinde ayrıcalıklı bir eser var :

Dünyanın en büyük çanı ! Ancak , çan çalınamadan kırılmış…

Tverskaya Caddesi’ni boydan boya yürüyün derim.

Çünkü , sonunda sizi Puskin bekliyor olacak.

Ve yakın çevremin , seyahat öncesi bana tavsiye ettiği gibi tüm metro istasyonları bilen bir kişiyle gezme şansınız varsa kaçırmayın.

İnanın şok olacaksınız.

Heryer sanat müzesi gibi.

Heykeller tam anlamıyla büyüleyici.

İnanın , Tretyakov Sanat Galerisi’ni gezdim , o bile bu kadar zengin degildi.

indir

Bu arada KGB binasını , Bolsoy opera ve bale binasını gündüz gözüyle görün mutlaka.

Gene Kızıl Meydan’a yakın Meryem Ana’nın göğe çıkış katedralini de mutlaka görmelisiniz.

Ve mümkünse Pazar sabahına denk düşürünki ayine de katılma şansınız olsun.

İçeri girince lütfen başınızı kaldırın ve tavanı seyredın.

Muhteşem bir sanat eseri…

Seyahatinizde , Arbat sokağına yarım gün ayırın en azından.

Tam 4,5 km uzunluğunda…

Hem yemek yemek hem de hediyelik eşyalar almak için çok uygun turistik bir mekan.

Magnetler , matruşkalar , feberje yumurtaları sizi bekliyor olacak.

Zaten havaalanına hiç bir şey bırakmayın derim.

Votkaları da süper marketlerden alın.

Bu arada Hard Rock Cafe de Arbat sokağında.

Tabi , Hard Rock Cafe’den de votka kadehi ve tişort almayı ihmal etmeyin.

Ayrıca, Bon jovi’nin de gitarı içeride sizi bekliyor.

Ben, Pazar sabahı şehri yürüyerek gezdim.

Nehir kenarları , köprüler, Kremlin’in duvarları…

Her detayı ile şehir tam anlamı ile büyüleyici.

Pazar günü hem insan hem de araç trafiği sıfır denecek kadar az olduğu için şehrin keyfini doyasıya çıkarabilirsiniz.

Gün ışığında şehir daha da net anlaşılıyor.

Zaten bence Moskova , tam bir planlamacılık abidesi.

Şehir silüetinde hiç çok katlı bina yok , yani şehir kesintisiz ayaklar altında.

Rus mutfağı çok fazla zengin değil ama fırsatını bulmuşken bol bol somon yiyin…

Aynı zamanda , benim hem kırmızı hem de siyah havyarın tadına bakma fırsatım oldu , sizin de olursa tatmadan gelmeyin derim.

İçkiyle fazla aram olmadığı için votka içemedim gibi…

Ama küçük hediyelik şişelerden almadan da edemedim.

Fiyatlar kesinlikle çok yüksek.

Dünyanın en pahalı ikinci şehri , bu ünvanı fazlasıyla hak ediyor bence.

Yemek ve taksi ücretleri korkunççççç…

Yada bana öğle geldi.

Mütevazi butceler için yanınıza mutlaka ufak tefek yiyecek bir şeyler alın.

Ve kesinlikle fiyatları sormadan yemek yemeye başlamayın !

İtalyan lokantalarını tercih edin , fıyatlar nispeten daha uygun.

Otellerin servislerini kullanın ki , taksilere fazla para kaptırmayın.

Ve seyahat bitmeden dondurmanın tadına bakın mutlaka…

İlla da matruşka diyorsanız , anahtarlık alın.

Hem uygun fiyatlarda hem de çok şirinler…

Unutmadan fotoğraf çekmek heryerde serbest değil !

Çekim yapmadan önce mutlaka yetkili birine sorun.

Bu büyüleyici masal diyarında sizlerin de edebiyat tanrılarıyla randevunuz var.

Sakın kaçırmayın derim…..

e7a3028341b829cd788cf6f8d74092dc_1289206412

EDEBİYAT TANRILARI EŞLİĞİNDE MOSKOVA” hakkında 1 yorum

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir