KÜLLERİNDEN DOĞAN KENT ; BÜKREŞ

 

Amerikan yerlilerinin felsefesiydi.
Nesilden nesile geçen bir şaman öğretisiydi bu..
Şöyle diyorlardı..
“Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz..
Nehirler kendi suyunu içemez..
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez..
Güneş kendisi için ısıtmaz..
Ay kendisi için parlamaz..
Çiçekler kendileri için kokmaz..
Toprak kendisi için doğurmaz..
Rüzgar kendisi için esmez..
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz..”
Doğanın anayasasında ilk madde şudur..
Her şey birbiri için yaşar..
Birbiri için yaşamak , doğanın kanunudur..

 

 

 

Romanya , gezginlerin genelde 2. plana attığı bir ülke.

Ama ben gidince gördüm ki , hiç de öyle değil. Caddeleri , geniş bulvarları , mimarisi açısından Paris ‘e benzetilmeye çalışılmış.

Doğunun Paris ‘i diyen çok.

2007 yılında Avrupa Birliğine katılmış ülke.

Balkan kentleri arasında , mutlaka görülmesi gerekenler kentlerden Bükreş.

Romanya , 20 milyon civarında başkenti ise 2 milyon gibi.

 

 

 

Romanya denince ilk aklıma ” çingeneler ” geliyor.

Komünizmin bütün uygulamalarını görmek mümkün.

Çavuşesku ‘nun ilk yıllarında hızlı bir gelişim sağlamış ülke.

Fakat daha sonrasında , hırs ve egosuna yenilen başkan , çok para harcayınca kaynaklar gereksiz heba edilmiş ve tabii ki ardından ülkeye da yoksulluk hakim olmuş.

Dağlık bir ülke, Romanya. Dağlar , ülkenin kuzeyi ve batısı arasında bir yay çiziyor. Karpatlar , Transilvanya Alpleri , Büyük Balkan Dağları derken , kara yolu hayli zorlu.

Bende zoru seçtim.

Ama yağmurda hiç durmayınca fotoğraf makinesi akvaryuma ben de balığa döndüm :))

O kadar çok üşüdüm ki , dayanamayıp ertesi gün Bulgaristan ‘ın Rusçuk kentine sığındım.

 

 

 

Yağmur hiç göz açtırmadı bana , üstüne soğuk da cabası.

Uçak bileti uygun bulduğunuz an ,bu dağlık ülkeyi, sonbahar ın bin bir ton renkleri içinde görmenizi tavsiye ederim.

Ama inanın çok üşüdüm.

Kentte karasal iklimin hakim olması , kış aylarının çok soğuk geçmesine neden oluyor.

İlk bahar ve yaz aylarını öneririm ama sonbahar bu dağlık ülkede , renk cümbüşü namına , fotoğraf severler için bulunmaz bir nimet.

Gelişmiş toplu taşıma olarak Balkanlar’ın 4.büyük şehri olan Bükreş , Tuna Nehrine de oldukça yakın bir konumdadır.

Romanya ‘nın başkenti ve en büyük kentidir Bükreş.

Aynı zamanda da , en hareketli metropolü.

 

 

 

Sanat , eğitim , mimari , kültür açısından gezerken fark edeceksiniz ki ; doğal güzellikler ile çevrili kent tam bir doğa harikası.

Yaz aylarında Bükreş ; film festivali , bienal , tiyatro ve tenis turnuvaları ile cıvıl cıvıl oluyordur eminim.

Eğitime ve sanata önem veren Avrupa kentlerinden.

Kent gezilecek görülecek yerler olarak eski görkemli duruşunu tekrar kazanıyor.

Mimarisi , tarihi ve doğal güzellikler ile birleşince Doğu Avrupa ‘nın önemli turizm noktalarından olmuş.

Tarihi çok eskilere dayanan kent ; pek çok kalıntı günümüze kadar gelmiş.

 

 

 

Dev parkları , kocaman bulvarları , tarihi binaları ile keşfedilmeyi bekleyen Bükreş ; eski ve yeniyi modern ile gelenekseli beraber bulabileceğiniz bir kent.

Neo klasik tarzda ki binaları , konakları , şapelleri ile sizde Paris ‘e benzetebilirsiniz.

 

 

 

 

Parlemento Binasını muhakkak görün derim , hatta belki buradan başlayabilirsiniz gezinize. Pentagon dan sonra dünyanın en büyük 2.binası.

Romanya’yı 1965-1989 yılları arasında yönetmiş olan Komünist dönem diktatörü Nikolay Çavuşesku tarafından yaptırılmış.

Çok çok büyük bir mimari yapı.

Sarayın yapımı sırasında başkentin tarihi alanı içindeki 19 kilise, 6 sinagog, 30.000 tarihi konut yıkılmış.

1984 yılında inşasına başlanan Saray, iç kısmı halen tam olarak bitmemiş.

20 bin işçi ve 700 mimar çalışmış.

Romanya ekonomisine faturası ise çok ağır olmuş.

Bu meydana 1 milyon kişi toplanacak hayalleri kuran lider, suküt-u hayale uğramış sonuç olarak.

Ama meydanda bugüne kadar 1 kişi 1 milyon kişi toplar oda ; Michael Jackson ‘dır.

 

 

 

1992 yılında Michael Jackson bu kentte konser vermişti. Konsere başlarken topluluğu selamlama esnasında

” Merhaba Budapeşte ” deyip akabinde ” Bükreş ” olarak düzeltmesini , sanırım çoğumuz hatırlar.

 

 

Rumence günümüzde latinceye en yakın lisan olarak kabul edilmiş.

Yazılı hali çok benzerlik gösterse de konuşunca daha çok rusçaya benziyor.

Türkçe kelimelere de rastlayabiliyoruz.

 

 

Bükreş te bulunan ATATÜRK heykelini görmeden sakın dönmeyin.

Odeon Tiyatrosunun hemen önünde bulunuyor.

 

 

Kentte , ana caddelerde bizden markalara , bankalara marketler de ise bizden ürünlere denk geliyorsunuz.

Garanti Bankası , Koton , Ülker gofret gibi.

 

 

Langos sokak aralarında atıştırma yapmak istediğinizde lezzetli bir kurtarıcı.

Kent pahalı değil taksiler yemekler uygun.

Herastrau Parkını görmeden içinde ki gölün etrafında yürümeden dönmeyin derim.

Strada Lipcani caddesinde bir kahve molası verin.

Hediyelik eşya bakabilirsiniz.

Yollar , caddeler , bulvarlar trafik olmadığı için genelde sakin.

Saygılı ve nazik insanlar durup yayaya yol veriyorlar.

 

 

 

 

Müzeler , sergiler , kitapçılar keyifli gezi noktaları.

 

 

 

Çavucesku Ömer Hayyam ‘ ı çok severmiş.

 

 

İbis otelde 2 kişi 40 euro gibi bir rakama kalabilirsiniz.

Yada Madonna konser için geldiğinde Radisson Blu ‘da kalmış biraz daha lüks bir tercih isterseniz olabilir.

 

 

 

Transilvanya Alpleri ve şatolar bir başka yazının konusu…

Soğuk yağmurlu demeyin bu kenti ihmal etmeyin….

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir