GİZLİ HAZİNE ; RİGA

 ” Yolculukla geçen her gün , insanı bilgiye biraz daha yaklaştırır ”

Vietnam atasözü

 

 

 

 

 

Letonya ‘nın % 50 ‘si yeşil alan ile kaplı.

Parklar piknik için sizleri bekliyor.

Benim de en çok parklarında keyif yaptığım ülkelerden oldu.

Letonyalılar yıllarca Kanada da yaşamış olan Vaira Vike Freiberga ‘ yı ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı olarak seçmiş.

2004 de AB ye giren ülke de Parlamento Başkanı da uzun süre bir kadınmış.

 

 

 

 

2014 ‘de yapılan bir araştırmaya göre dünyanın en uzun kadınları bu ülkede yaşıyor.

Dünyanın en çok manken çıkaran ülkelerinden biri.

Letonya’yı geçen ülkeler ise Estonya, İzlanda, Litvanya ve Danimarka.

1952 ‘de dünyaya gelen Uljana Semjonova isimli kadın basketbolcu 2.10 cm boyu ile adeta bir devmiş.

VEEE dünyanın en uzun kadın basketbolcusu olarak tarihe geçmiş.

Keşke izleyebilseydik.

Letonya’da ilk spor buz hokeyidir.

 

 

 

Bizde ki rakı ne ise Letonlar için de Black Balsam aynı anlama geliyor.

Black Balsam 24 farklı bitkinin karışımı ile oluşmuş.

Bizler için farklı bir tadı var.

Hem alkol hem ilaç gibi.

Söylentiye göre Çariçe Katerina bir gün rahatsızlanır.

Black Balsam içer ve düzelir.

Letonlar da o gün bugün soğuk algınlığı dönemlerinde çok tüketirler bu içkiyi.

 

 

 

Letonya bayrağının bir özelliği var ; dünyanın en eski bayraklarından biri.

Kırmızı ve beyaz renk.

Dünyanın en hızlı internetlerinden biri bu ülkededir.

Letonya ‘da 12.000 nehir ve 3.000 büyük küçük göl bulunuyor.

Doğa turları için ideal bir konumda ülke.

 

 

 

Letonya ‘da 4 yılda bir Şarkı ve Dans Festivali düzenlenir.

Aşağı yukarı 40.000 kişiden fazla kişi bir arada şarkı söyler ve dans eder.

300.000’den fazla geleneksel şarkıları var ki bu da ayrıca bir rekor.

 

 

 

Venezuella’da bulunan dünyanın en yüksek şelalesi Angel ; 1949 yılında bir Leton tarafından keşfedilmiş.

 

 

 

 

Başkent Riga ; son dönemde gördüğüm kentler arasında yürüyerek keşfettiğim için çok mutlu olduğum kentler sıralamasında üst sıralara yerleşti.

Gelmeden öğrendiğim bir bilgiyi hemen paylaşayım istedim sizlerle.

1831 ‘de Riga da dünyaya gelen terzi Jakobs Jufess 1854’te Amerika’ya göç etmiş.

Orada Jacob W. Davis ismini almış.

Terzi dükkanı açmış.

1870’te bir kadın kendisinden oduncu olan eşi için sağlam bir pantalon dikmesini istemiş.

O da ilk jean kumaş pantalonu dikmiş.

Sonra bu kumaşa ve pantalonlara ilgi artınca patent başvurusu yapmış ve finansörü olarak Levi Strauss ile beraber patenti almışlar.

Bugün hepimizin severek giydiği bu jean pantalonlar da bir Leton’un icadı olmuş.

 

 

Letonya nüfusu yaklaşık 2 milyon.

Nüfusun yaklaşık 3’te 1’i Riga’da yaşamakta.

Baltık kentlerinin en büyüğüdür.

Tarihi ve turistik açıdan önemli bir merkezdir.

Kentin tam ortasından geçen Daugava nehri kente büyüleyici bir hava katmış.

Nehir ; başkent Riga’nın ortasından geçer Baltık denizine dökülür.

Daugava nehri Rusya, Estonya, Litvanya, Beyaz Rusya sınırları içerisinde de yer alır.

Sakinliğini sessizliğini ve serin havasını çok sevdim.

Parklar ve müzeler harika.

Ter temiz yolları , leziz mutfağı ve mimarisi başımı döndürdü diyebilirim.

Art Nouveau tarzı binaları ile dikkatleri hemen çekiyor.

 

 

 

Riga uzun bir süre İsveç Krallığının elindeymiş daha sonra Rus İmparatorluğunun topraklarına geçmiş.

Kentte yaşayan insanların fiziksel özellikleri sanırım buradan geliyor.

Riga 1. Dünya savaşı döneminde bağımsızlığı ilan etmiş.

Ve kısa bir zaman bağımsız olarak kalmış.

Daha sonra Letonya kültürü kendini yavaş yavaş bulmaya başlamış. 

Dünya savaşı başlarında ise Nazi’ler Riga’yı işgal etmiş ve ise 1944 ‘de Letonya Sosyalist Cumhuriyeti olarak ünlü duvar yıkılana kadar Sovyet Rusya’nın bir parçası olarak kalmış. 

1991’de Berlin duvarının yıkılmasıyla birlikte bağımsızlığını ilan etmiş.

Katman katman gezerken bu çeşitlilik her an gözünüze çarpıyor.

Tüm tarihi merdivenlere şahitlik ediyorsunuz.

 

 

 

Riga ‘nın beni en şaşırtan özelliği ; kitapçıları , butik ve tasarım mağazaları ile beni kendine hayran bıraktı.

Kentin tarihi 1.200 ‘lü yıllara kadar gidiyor neredeyse.

Şehir merkezi büyüleyici mimari ile sizi şaşkına çeviriyor. 

Pek çok yönetimin altına girmiş.

Bu da mimariden mutfağa hayatın içinde her an karşınıza kültür farklılıkları olarak çıkıyor.

Dedim ya Riga tam bir hazine.

 

 

Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı

Okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre

Ölüme ve aşka durmadan kement atan

Serüvenlerle geçsin yaşamak

 

Ahmet Telli

 

 

 

 

 

Jurmala Beach ; 

Riga’ya 25 km uzaklıkta olan kent ; buralara kadar yolu düşüp “ Baltık denizine girmedim ” demek istemeyenler için ideal bir nokta.

Ama ben girmedim :))

Çünkü bana göre çok soğuktu.

Ama Ruslar yüzüyor. 33 km’lik sahili ile Sovyetlerin önemli tatil noktalarından.

Birbirinden güzel ahşap evleriyle çok sevimli bir sayfiye ve SPA merkezi.

 

 

 

2 euroya aldığınız tren bileti ile yarım saatte ulaşabilirsiniz.

Kumsal çok geniş.

Kumlar incecik.

Ayağınız gömülmüyor yani.

Genişlik fazla ama kumsal boş gibi görünse de boş değil.

İnsana bir ferahlık dinginlik hissi veriyor.

Ne denizi ne havası sıcak.

Sonuçta kuzeydesiniz unutmayın .

 

 

 

Mutfakta ki en büyük zenginlik bence kahve.

Yada ben çok sevdiğim için bana öyle geldi.

İstediğinize göre kahveyi kavuran , özel olarak getirdikleri çekirdekleri servis ederken bilgi veren baristalar ile gezgin gönlüm havalara uçtu.

 

 

Uzaklara her gidişin , kendi içime bir yolculuğa dönüştüğünün bilinciyle… KENDİME

 

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir