BİR KUZEYLİ ; HELSİNKİ

‘’ Olabildiğince uzağa git. Duraksamaların geçinceye kadar kal. Başka insanları tanı. Bir süre otobüs duraklarında yaşa ‘’

Romain Gary

 

 

 

“ Kuzey’in nasıl bir yer olduğunu sorarsan bir gün bana , sana asla anlatamayacağım bir gökyüzü var. Hep benim bileceğim , hep benim hatırlayacağım , insanın aklını kaybedip bir daha içinde bulamayacağı büyük bir boşluk var.”

Ne güzel demiş dimi Gül Ersoy Kuzey Helsinki hikayesinde…

 

 

Kuzeyin önemli başkenti Helsinki ; geçmişi , parkları , sahil şeridi , adaları ile kısa sürede gönlü gezgin olanların kapılıp gideceği bir kent.

2000’de Avrupa’nın Kültürel Başkenti seçilmiş.

1812’den bu yana da Finlandiya’nın başkenti ünvanını taşımakta.

Finlandiya ‘ya ikinci gelişim ama başkentle ilk tanışmam.

 

 

 

İş , mimari , kültür , sanat gibi konularda merkez olan Helsinki ; Talin, Stockholm ve St.Petersburg gibi şehirlerin çok yakınında.

Etkileyici yapılar , kocaman kocaman yeşil alanlar , köprülerle birbirine bağlı 300 ada ile kent göz göze geldiğiniz anda kalbinizi hemen çalacak.

Helsinki 2012 ‘de dünya tasarım başkenti seçildi.

Finlandiya’nın en kalabalık yabancı nüfusuna ev sahipliği yapan Helsinki ; sergiler, müzeler , saraylar ile tam bir tasarım kentidir.

 

 

450 yıllık kent 500.000 kadar nüfusu ile dünyaya teknoloji ihraç ediyor.

100 km sahil şeridine sahip ve 300 kadar da adası var.

Keşfettikçe daha çok seveceğiniz kentlerden…

Bence tanıdıkça daha da çok sevilecek kentlerden…

 

 

Baltık Denizi kıyısında olduğu için ; açık renkli granit taşlardan yapılmış olan mimari sebebiyle ” Kuzey’in Beyaz Kenti ” olarak bilinir.

 

 

Helsinki hem başkent hemde Finlandiya ‘nın en büyük kenti.

Aynı zaman da ülkenin can damarı konumundadır.

Yürüyerek ve bisikletle rahatlıkla keşfedebileceğiniz , muhteşem deniz manzaraları izleyebileceğiniz , sahilinde kahve keyfi yapabileceğiniz bir kent.

Güvenli ve geniş kapsamlı toplu taşıma sistemi var.

Tarih , kültür ve açık alanda yapılabilen etkinlik sayısı çok fazla.

 

 

 

 

Ben Tallin ‘den günü birlik geldim feribot ile. 2 saat kadar sürdü.

West Harbor Terminal 2’den kalkan feribot biletleri rakamsal olarak değişkenlik gösteriyor.

15 – 35 euro arası değişiyor. Gün ve saatler belirleyici.

Pahalı bir kent olduğu için konaklama yapamadım.

 

 

 

Helsinki ucuz bir kent değil maalesef.

Dost acı söyler durumlar böyle ; sandviçler 3,5 – 5,5 euro , kahve 4 – 7 euro , yemek 15 – 40 euro , bira 7 – 9 euro aralığında.

Ama her yerde market var.

Oradan sandviç ve içecek ile geçiştirebilirsiniz .

Müzelerin girişleri ortalama 10 euro gibi.

Kent müzesi ücretsiz bilginiz olsun.

 

 

 

Helsinki card ile fiyatlar aşağı yukarı şu şekilde ;

24 Saatlik Pass : 46 Euro

48 Saatlik Pass : 56 Euro

72 Saatlik Pass : 66 Euro (her biri internetten alırsanız genelde daha uygun oluyor)

Tramvay/Otobüs tek kullanımlık bilet ; 2,90 euro

 

 

Başkent eş cinsel dostu bir kent.

Kim kiminle nerede ne yapıyor ilgilenmiyor.

Yani tam olması gerektiği gibi.

Özgür , medeni ve rahat kentlerden…

 

 

Liman kıyısında ki pazar yerini ben çok sevdim.

Kahvesini kapan , bebeğini alan hem manzara hem de ufak tefek atıştırmalıklar için buraya kaçmış .

Bende kahve keyfimi burada yaptım.

Yaz ve bahar aylarında bu meydan daha aktif kullanılıyormuş.

Pazarda giyimde var hediyelikler de.

 

 

 

Senato Meydanı ;

Helsinki de nihayet birkaç turist yan yana görebildim dediğim bir yer oldu benim için.

Kentin görsel bakımdan en güzel yerlerinden.

Merkez de görkemli yapı Helsinki Katedrali var.

Katedrali içerden de görebilirsiniz. “Nordik” bir mimari…

 

 

Meydanın öbür tarafında Helsinki Üniversitesi’nin binası var.

Ücretsiz bir kütüphane görebilirsiniz aklınızda olsun.

Senato Meydanı’ndan düm düz aşağı kaptırıp gidince liman bölgesine çıkıyorsunuz.

Liman dan meydana kadar olan ara yollar şahane tasarım mağazalarına çıkıyor.

Fiyatlar el yakıyor ama bence girip gezin.

Belki benim gibi uygun fiyata bir küpe yakalarsınız.

 

 

 

 

Temppeliaukio Kilisesi ‘ni mutlaka görün derim.

Bence “görmeden dönmeyin” yerlerinden.

Daha kolay ismi le Rock Church.

Yani kayaların içine oyulmuş.

Bugüne kadar gördüklerime hiç benzemiyor.

Aydınlatma tamamen gün ışığıyla sağlanıyormuş. Üst taraflardan süzülen ışık ile muhteşem bir görsellik katılmış ortama.

Mimarı açıdan oldukça enteresan.

İçerideki tınılara hayran kaldım. Timo & Tuomo Suomalainen kardeşlerin imzasını taşıyan bir kilise.

Akustik mükemmel olduğu için klasik müzik konserlerinde de kullanılıyormuş mekan.

 

 

 

” İyiliğinize inanılmasını istiyorsanız , ondan hiç bahsetmeyiniz ”

Balzac

 

Sibelius Anıtı ; yolunuzu düşüp görmeniz gereken yerlerden.

Fin besteci Jean Sibelius anısına yapılmış.

Havada asılı gibi duran bir sürü çelik borudan oluşmuş.

Ve çok etkileyici. Toplamda 24 ton çelik kullanılmış. Ünlü bestecinin çelikten yüzü de hemen yanında.

Fin kimliğinin oluşmasına büyük katkısı olmuş bestecinin.

Senfoniler ve konçertolar bestelemiş ama ” en büyük eseri Finlandiya ” diyorlar.

Etrafta ufak tezgahlarda taze meyve suları satılıyor kaçırmayın derim.

 

 

Helsinki Olimpiyat Stadı maalesef yakınına gidemedim vaktim az olduğu için.

 

 

Bu arada hava bize göre yaz aylarında bile serince. Hatta soğuk. Ne varsa üstünüze giyin. Liman kısmı özellikle çok esiyor.

Ellerim çok üşüdü. Ayrıca siz yine de hava durumuna pek aldırmayın , en az 5 derece daha soğuk olacağını da hesap edin.

Bir de hava ne zaman kararıyor ne zaman aydınlanıyor ona göre tatil planı yapın.

Mayıs ayı için gece 12 de hava kararmamış oluyor.

Yaz ayları da geç kararıyor.

 

 

Benim önceliğim alışveriş olmadığı için Stockmann Mağazasını gezmedim ama fırsat yaratıp belki uğrarsınız.

 

 

 

 

Cafe Ekberg ; başkentin en eski pastanesi. 1852 yılından beri hizmet veriyor.

Kahvaltı , tatlı , sandviçler çok güzel.

Helsinki’nin simge mekanlarından.

Nefis Karl Fazer çikolatalarını duydunuz değil mi ?

İşte onlar Finlandiyalı.

Kentte birkaç tane kafesi var. Müthiş çikolatalara buradan selam yolluyorum.

 

 

 

Yolunuz açık gezgin gönlünüz hiç yaşlanmasın…