‘’ Her ne kadar dünya üzerinde hep o güzel yeri bulmak için seyahat ediyorsak da , içimizde taşımadıkça o güzelliği bulmamız zor olacaktır ‘’
Ralph Waldo Emerson
Jules Verne ‘nin Balonla Beş Hafta romanını okudunuz mu ? o muhteşem yolculuk Zanzibar Adasından başlıyor.
Zanzibar ‘dan dünyaya bakınca daha bir güzel görünüyor sanki. Tanzanya ‘ya kadar gelince Zanzibar ‘ a uğramamak cennete ayak basmamak beyaz kumsallar da yürümemek serin sulara kendini bırakmamak mümkün değil.
Tanzanya ‘dan Zanzibar‘ a ufacık bir pır pır uçakla geçiş yapıyorsunuz.
Bir yanda ada bir yanda okyanus.
Maviye yeşile doyuyorsunuz…
Doğası çok zengin ama halk yoksul :((
İskoç asıllı gezgin David Livingstone adayı görünce ilk söylediği söz ‘’ tamamen büyülendim ’’ bence hepimiz için geçerli.
Ada ‘ya sadece aklınızdan çıkmayacak gelgit olayı ve her biri şaheser olan kapılar için bile gelenler var…
Zangi bar kelimesinden geliyor Zanzibar adı.
Zencilerin sahili demekmiş.
Ada bugün balıkçılık ve tarımla geçiniyor.
Eskiden Amerika ve Avrupa dan gelen gemilerin uğradığı bir limanmış.
Şişkin bir yelkenli yani bir dhov ; süzülüp gelmesi bence efsanevi bir an.
Niye mi ; Sinbad ete kemiğe bürünmüş gibi oluyor gözümde.
” Rüzgarı arkamıza alarak limandan limana , adadan adaya günlerce yolculuk eder , çapayı nereye atarsak orada mallarımızı satar , tüccarlarla pazarlığa girişirdik ”
Gemici Sinbad’ın Zanzibar seyahati
15. yüzyılda Portekizli denizci Vasco da Gama tarafından keşfedilmiş.
Baharat adası olarak bilinen Zanzibar beyaz kumsalları güler yüzlü çocukları harika doğası ile tatilleriniz arasında unutulmazlar arasına girmeye aday.
Dünyanın ana karanfil kaynağıdır.
Swahili dilinin en iyi konuşulduğu yerdir.
Geçen yüzyılında köle ticaret merkezi olmuştur.
Seyahat etmek , hayata dar pencerelerden bakmak yerine düşlerinizi özgür bırakmaktır…
Adanın çok eski bir tarihi var.
Bu çok fazla ülke tarafından sömürülmesinden ve yönetilmesinden kaynaklanıyor.
En çok da arap etkisi taşıyor.
İnanılmaz bir denizi var.Maldivler Seycheller Mauritius ile beraber Hint okyanusunu paylaşıyorlar.
Blue safari yapmadan dönmeyin derim.
Alabildiğine mavi hemde mavinin en çılgın tonları alabildiğine incecik beyaz kum.
Sahilden bineceğiniz ufak teknelerle açılıyorsunuz veeeee sonra gelsin tropikal meyveler tazecik balıklar anlatamam keyfi…
Sahiller dalış için de çok elverişli.
Plajlar çok bakir.
Okyanusun sesini dinlemeyi kokusunu içinize çekmeyi ihmal etmeyin.
Mavinin ve yeşilin her tonunu görmeye hazır olun.
Okyanusun kenarı ormanın derinlikleri derken insan kendini tavşanın peşine takılıp gelmiş Alice sanıyor.
Bambaşka bir dünyaya geldiniz unutmayın.
Burada dillere destan bir gelgit yaşanıyor.
Muhakkak yaşamanız bu deneyimi tatmanız gerekiyor. 200-300 metre bile yürüyebilirsiniz.
Bir düşü bir masalı yaşayabilirsiniz.
Adanın kuzey sahillerinde günde iki kere yaşanıyor bu doğa olayı.
Diğer adı ile med cezir.
Sadece bu anları yaşamak için bile adaya gelenler var.
Bazıları suların çekildiği anları bazıları ise yükseldiği anları seviyor.
Ben çekildiği zamanları sevdim…
Kumdan bir dünya gibi geldi o anlar bana…
İnanılmaz ama gelgit esnasında tüm deniz canlıları ayaklarınızın arasında.
Elinizle yakalayabilecek kadar yakına geliyorlar.
Halk da hemen sahillere koşuyor.
Ellerinde poşetler sepetler bu renk renk canlıları taşları deniz kabuklarını topluyorlar.
Daha sonra o kadar güzel hediyelik eşya haline getiriyorlar ki hayran kalıyorsunuz.
Heybeler takılar pareolar…
Siz işin keyfindeyken onlar geçim derdinde.
Ama bu şekliyle görmek yaşamak bile çok keyifli.
Bu gerçekten inanılmaz bir tecrübe.
Suların ayaklarınızın altından kayıp gitmesi suların çekilmesi muhakkak yaşanması gereken bir deneyim.
Deniz kabuklarının arasında yürüyorsunuz İstanbul ‘dan çokkkk uzaksınız her sorun her sıkıntı çokk gerilerde kalmış.
Günlük sıkıntılar ne kadar da anlamsız diye düşünüyorsunuz.
İşte seyahat etmek size bunu yaşatıyor gösteriyor.
50 den fazla adadan meydana gelen Zanzibar ; Uluslararası Film Festivali gibi etkinlikler ile daha da renkleniyor.
Ada da görülecek en renkli en keyifli yer şüphesiz başkent Stone Town.
Unesco listesinde olan bir başkent.
Her yıl 150,000 turist ağırlıyor.
Taş şehri gezerken burada uzun yıllar yapılan köle ticaretinin izlerini görmek mümkün.
Kentin farklı bir kokusu var sanki yüzünüze hemen vuruyor.
Sizi sarıp sarmalıyor.
Ve sanırım yeni bir şehirle tanışma anları genelde böyle oluyor.
Tadı ile kokusu ile sizi karşılıyor.
Alıp götürüyor.
Her adımda geçmişin izlerine rastlıyorsunuz.
Eski binalar tam bir fotoğraflık atmosfere sahip.
Doğu Afrika kıyı şehirleri arasında ki kendine has kültürü yansıtan muhteşem yapılarla süslü bir kent.
Kent hem dokusunu hem el değmemiş doğasını korumuş.
Avrupa , Arap , İran , Hint mimari özelliklerinin karışımını gözlemleyebilirsiniz.
Bu karışım nedeni ile dünyada ki diğer kara parçalarından ayrılan önemli bir özellik olarak karşımıza çıkar.
Ara sokakları gezerken karşınıza pat diye yerel kıyafetler içerisinde kadınlar adamlar çocuklar çıkıyor fotoğrafa doyamıyorsunuz.
Yürüyerek her yeri gezebilirsiniz.
Fotoğraf çekmeyi seven arkadaşlara ufak bir uyarı portre fotoğrafı çektirmekten pek hoşlanmıyorlar !!!
Sokakların yolların eski halleri o kadar güzel korunmuş ki görmeniz lazım.
Ara sokaklar labirent gibi diyebilirim iç içe geçmiş.
Ama bu sokaklarda en çok dikkatinizi her biri sanat eseri olan ahşap kapılar çekiyor.
Sırf bunlar için bile buraya gelmeye değer. Güzeller hatta muhteşemler.
Labirent yolların arasında kaybolacağınızı sanıyorsunuz bu sokak çıkmaz diyorsunuz.
Ama bütün bu yolların hepsi; büyük bir ustalıkla yapılmış üstlerinde metal parçalar bulunan ahşap oymacılığının doruklarında bir sanat şaheseri kapı ile buluşturuyor.
Bu kapıların önünde dama oynayan insanlar yaşadığınız yerden çokkk uzaklarda bambaşka bir kültür ve bambaşka hayatlar sürüyorlar.
Sokak aralarında ki büyüleneceğiniz tüm eski konaklar otel hizmeti veriyor.
Muhafazakar bir hava var ve onu çok net hissediyorsunuz kıyafetlerinize özen gösteriyorsunuz ister istemez.
Meyve sebze ve balık pazarını sakın atlamayın.
Pres makinası gibi bir aletle şeker kamışı suyu çıkarıp satıyorlar ben tadına baktım bayıldım deneyin muhakkak.
Meydan ve parklarda ufak seyyar satıcılarda her şey bulmak mümkün.
Balık tavuk karides ne ararsanız var.
Sokak lezzetlerinin tadına bakın kokular zaten çok davetkar.
Hem Afrikalı hem Hintli yüzler her yerde karşınıza çıkıyor.
Çocuklar çocuk gözlerle sizleri yollarda yalnız bırakmıyor.
Boya kalemi götürürseniz benim gibi yanınızda çok daha kısa sürede arkadaş olabilirsiniz.
Onlarda sizin objektiflerinize gülücük hediye ederler.
Belki onlar bana fısıldadıkları gibi size de ; kulağınıza eğilip şehir de ki büyük sıfatlarını arkada bırak hepsi boş şu an buradasın bu müthiş anları sonuna kadar yaşa diyebilir…
Çocuklara verilen para onları sanki dilenciliğe alıştırıyor gibi geliyor bana.
Şekerlemelerde ağız sağlığını bozar düşüncesindeyim.
Yollarda edindiğim tecrübe çocuklar en çok boya kalemini seviyor ve hediye edilince seviniyor.
Başkentin başka bir sürprizi de Freddy Mercury.
12 yaşına kadar sanatçı burada yaşamış.
Evinin olduğu sokak çok canlı.
Kafelerde kahve için soluklanabilirsiniz hediye işinizi de bu sokakta çok rahat çözebilirsiniz.
Müslüman insan yüzleri kafalarda takke Fas havası verirken ; ahşap kapılar ve baharat kokuları Hindistan havası veriyor.
Nüfusun % 97 ‘si Müslüman.
Halk İslami geleneklere göre yaşamayı tercih ediyor.
Hint okyanusu ile Afrika ‘nın buluştuğu kıyılardaki Zanzibar adası baharat cenneti.
Hatta dünyanın baharat başkenti konumunda.
Tarçın limon otu tane karabiber çok leziz. Baharat turunda bol bol alın derim.
Vanilya kimyon kakule kokuları burnunuzdan gitmiyor.
Yazın kavrulan ada kasımda ki yağmurla rahatlıyor.
Kadınlar tüm ada da o kadar renkli giyiniyorlar ki gözlerinizi alamıyorsunuz.
Allı pullu her kıyafet.
Pareolar ile başlarını örtüyorlar. Üstlerine elbise yapıyorlar.
Bu kumaş parçalarının her birinin üstünde yazılar var.
Örneğin ;
‘’ evlilik hayatında mutlu ol ‘’ gibi.
Adada ilk ve orta öğretim zorunlu.
İki devlet üniversitesi bir de kolej bulunuyor.
Eğitim seviyesi çok düşük düzeyde.
Daracık sokakları kapı önlerinde sohbet eden insanları turkuaz renkli suları lezzetli yemekleri ile görülmeye değer.
Gizemli Zanzibar ; rengarenk kültürü palmiye ve hindistan cevizi ağaçları berrak suları balıkçı köyleri müthiş doğası ile hiç bitmeyecek bir aşk romanı gibi geldi bana…
Bayıldım anlatisiniza rüyaya daldim resmen kendim ordaymisim gibi .çok güzel keşke bende sizin gibi şanslı olup oraları gorup kesfedebilseydim ..?
Zanzibar hakkinda ne zaman bir yazi okusam hemen gidesim geliyor sizde cok guzel anlatmisiniz agziniza saglik
Kilimanjaro ya tirmanmayi disunuyorum. Bu konuda tecrubeniz oldumu?
maalesef
Sizin yazınızla aniden “En Çok Gitmek İstediğim Yer” listesinde 1. sırayı kaptı..
Harika bir anlatım.
Eşim ve çocuklarımla gitmek istiyorum. Ne dersiniz? Var mı tavsiyeleriniz, en makul nasıl gideriz ?
Teşekkürler
hem mesajınıza hem de böyle bir listeniz olmasına çok sevindim hava her zaman güzel biletleri biraz erken alın ki uygun olsun çocuklar da sizde çok seveceksiniz sevgiler
Tek olsam giderdim. Hatta da bir tura bile çıkardım. Ama cocukla gitmek niyeyse hiç kafama yatmıyor.