İbnu’l Arabi, ” Varoluş hareketle başlar ” der. ” Varlığın içinde hareketsizlik yer alamaz. Eğer varlık hareketsiz ise yokluğa dönüş başlamış demektir “. Şöyle devam eder ” ne mülk aleminde ne de meleküt aleminde sefer asla sona ermez “.
Atomların bile sürekli hareket halinde olmasından yola çıkarsak insanın yolculuk serüveni ancak sona geldiğinde bitecektir.
İlk okuduğumdan beri çok hoşuma giden sözler oldu…
Chicago’yu nasıl anlatsam bilemedim evirdim çevirdim baktım olmuyor çünkü hep eksik kalacak.
Bir şehrin bu kadar samimi ve renkli bir karakteri olması bana çok değişik geldi.
Hakkını vermek için elimden geleni yapmak istiyorum.
Ülkemizden 11 saatlik bir uçuşla THY ile kentten 28 km uzaktaki O’hare hava alanına inebilirsiniz.
Merkeze 20 dakika da 40 usd karşılığı varabilirsiniz.
Bu kent ; gökdelenleriyle, filmleri ve müzikalleriyle özdeşleşmiş bir kent .
Tam anlamıyla gerçek caz ve blues müziklerinin doğduğu yer.
Chicago’da iken insan gezmeye nereden ve nasıl başlayacağını şaşırıyor.
Her bölgesi ayrı güzel ayrı etkileyici.
“Chicago”; Miami-İllinois yerlilerinin dilinde , nehir boylarında görünen “ shikaakwa ” bitkisine verilen adın Fransızca söyleniş şekliymiş.
Kent Amerika’nın orta batı olarak ifade edilen kısmında yer alıyor.
Chicago ; beyaz Amerikalılar, siyah ve Afro Amerikalılar ile başka göçmenlerin dengeli dağılımı ve bu farklılıkların bir potada erimesinin güzel bir örneğini oluşturmuş.
Şehirleşmenin çok ileri ama yeşil alanlar o kadar çok ki. Büyük yapılar ve doğa büyük bir uyum içinde.
Sanat müzeleri , kum plajları , parkları ve mimarisiyle kesinlikle ama kesinlikle görülmeye değer.
Gökdelen şeklindeki yapıların ilk örnekleri bu kentte verilmiş.
Gezerken 1960 ‘ larda inşa edilmiş gökdelenleri görünce şaşırmamak mümkün mü ?
1885 ‘de ilk gökdelen bu şehirde yapılmış.
Çok yönlü bir kenttir.
Amerika ‘nın 3.büyük şehri ve tam rüzgarların şehri. Büyüleyici hem yaşayan hem ziyaretçisi için.
Gölün ve nehrin getirdiği serinlik nedeniyle hava genel olarak soğuk ve rüzgarlıdır.
En uygun zaman yaz ayları bu kente gelmek için ama ben kar görebilmek için kış sezonunu seçtim.
Ellerde eldiven , mont üstü kaban bile fayda etmiyor. Hazırlık üstüne hazırlık yapın. Rüzgarı hayal edemezsiniz.
Sokak aralarında esen rüzgardan korunmak için daha doğrusu yüzümü koruyabilmek için bloklar altında ki boşluklara koşarak sığındım. Durum o derece. Soğuk iliklerime işledi.
Pek çok spor kolunda profesyonel takımları vardır. Bulls , Bears , White Sox ve Cubs ve Fire bunlardan sadece bir kaçıdır.
İsterseniz Chicago city pass ya da Go Chicago card ile gezebilirsiniz.
Yetişkinler için usd 60 usd 94 arası çocuklar için ise usd 30 usd 69 alabilirsiniz.
1795 yılında Kızılderililerden satın alınmış. 1833 yılında tam anlamıyla kurulmuş.
Zamanla sosyal ve kültürel alanlarda ülkenin en önemli kentlerinden biri olmuş.
Siz de benim gibi yola çıkmadan gideceğiniz yer ile ilgili okumalar yapıp filmler izliyorsanız bu kente gelmeden ; Chicago’nun problemlerini anlatan diziyi Shameless ‘ı izleyin derim.
Gelişmiş toplu taşıma ağına sahiptir. Öğrenci ve gençler için , kısa mesafeli bisikletle gezmesi oldukça keyiflidir.
Müsait caddeleriyle Chicago arabasız da gezilebilir.
Şehir merkezi göle nazır caddeler renk renk park bakımından çokk zengin.
Eeee daha ne olsun dimi ?
Çok büyük bir kent olması gözünüzü korkutmasın.
İnsanı yormayan , hırpalamayan tam tersi içlerine gittikçe sizi sarıp sarmalayan arındırıcı , dinlendirici ve en önemlisi telaşsız bir kent…
Sırf bunlar bile bu kenti sevmeme yetti de arttı bile.
Özellikle Frank Sinatra’nın Chicago şarkısında geçtiği için meşhur olmuş tam bir alışveriş şehri. “State Street , that great street ”
Şehir gökdelenlerin süslediği silueti yanında huzurlu ve sakin bir hayat ortamı var.
Gökdelenler ile dolu olan “Downtown” bölgesi paralel ve dik kesen caddeler ile blok blok. Bu uygulama tüm Chicago ve bence neredeyse tüm Amerikan şehirlerinde uygulanmış.
Zaten hep Hollywood filmlerinde duymazmıyız ; “Ne kadar blok yürüdük” gibi ifadeler.
Hepsi işte bu düzenli kentleşmenin ve şehirciliğin ürünü değilde nedir ?
Alışveriş seviyorsanız tam yerindesiniz. Her bütçeye göre her zevke göre her şeyin olduğu en meşhur alışveriş caddesi Michigan Avenue’a kadar uzanan The Magnificent Mile’dır. Her saat cıvıl cıvıl hele geceleri ışıl ışıl.
Western caddesi ortalama 40 km uzunluğu ile dünyanın en uzun caddesidir.
“Ne kadar uzağa gidersem kendime o kadar çok yakınlaşıyorum”
Andrew McCarthy
Her yer park dolu bu şehirde. Hele Millennium Park parkların en güzeli en muhteşemi.
Bu parkın içinde artık şehirle beraber anılan ” Cloud Gate ” veya fasulyeye benzerliği ile ” the bean ” diye adlandırılan bir anıt da var.
Millennium park içindeki Bean önünde fotoğraf çektirmeyi unutmayın sakın.
Ben her sabah erkenden kalkıp bu parkta ki antrenmanları izlemeye doyamıyordum.
Benim gibi pek çok turist elinde kahve ile hayran hayran izliyordu.
Karsız hiçbir günüm olmadı desem. Her an sürekli yağıyor.
Kaldırımlar anında tertemiz caddeler ara yollarda…
Soğuk havaya rağmen parklara doyamadım…
Chicago’nun benim dikkatimi çeken bir özelliği ise iklimi itibariyle soğuk bir şehir olmasına rağmen parklarının ve açık alanlarının çeşitliliği ve canlılığı oldu.
Hava ne kadar soğuk olursa olsun hayat devam ediyor. Çoluk çocuk yaşlı genç demeden herkes dışarıda.
Chicago sokak sanatları bakımından oldukça zengin. Paklar da , meydanlar da ve sokaklar da pek çok sayıda sanat eserine rastlamak mümkün.
Bu sanat yapılarını gezmek için zamana ihtiyacınız var.
Şehir sanat insan ilişkisinin gücünü her yerde hissediyorsunuz. ” Museum Campus” olarak adlandırılan bölgede çok sayıda müze var. En önemlisi ise sanat müzesi olan ” The Art Institute of Chicago” dur.
Müzenin hakkını vermek isterseniz bir tam güne ihtiyaç var.
Kent gökdelenlerin süslediği silueti yanında huzurlu ve sakin bir yaşamda sunar.
Gökdelenlerin arasında kısacık bir yürüyüş yada ufak bir kahve molası bile insana kendini iyi hissettirmeye yetiyor.
gerçekten de rüzgarlı bir şehir…
hemde çok…
Walt Disney burada dünyaya gelmiş.
Alışveriş caddesinde harika bir mağazası var.
Çıkmak istemiyorsunuz.
Evime oyuncak yeğenlere tişört aldım.
Bu kent için çok rahat bir şekilde Amerika’nın gurme cenneti diyebiliriz.
İster Michelin yıldızlı ister sade mekanlarda nefis yemekler tadacaksınız.
Chicago mutfağına bayılacaksınız.
Aynı cadde üzerinde birde benim en sevdiğim kafe var ki onu anlatmak isterim. Girardelli çikolatacısı burada tam köşeyi tutmuş.
Her sabah yağan kar altında yürüyenleri izlemek için gittiğim bu ufak kafe benim şehirdeki en sevdiğim yer oldu.
Bisikletçilerin ve koşucuların ısınmak için uğradığı bu davetkar kokular saçan mekanı şiddetle oralara yolu düşen herkese tavsiye ederim.
Şehri dünya çapında ünlü yapan en önemli nedenlerden biri de basketboldur. Şehrin NBA’de mücadele eden takımı Chicago Bulls , sadece Amerika’da değil tüm dünyada taraftarı olan, dünyanın en iyi basketbol takımlarından biridir.
Michael Jordan kendi adı ile bir steak house açmış. Rezervasyon ile gidiliyor.
Mutlaka kendinize bir ziyafet çekin derim. Ufak bir tüyo vermek isterim ; eğer eti pişmiş seviyorsanız mutlaka kelebek yöntemi ile kestirin bana teşekkür edeceksiniz.
Kışın donmuş Michigan Gölü’nün muhteşem manzarasını seyrederken yada yürüyüş yaparken hayatın tadına varmamak elde değil.
Hancock Kulesınden manzaralar müthiş. Şehir gerçekten inanılmaz yukarıdan daha iyi anlıyorsunuz.
Buraya bilet ile çıkılıyor hava çokkk soğuk olduğu dönemlerde sıra var bilginiz olsun.
Chicago nehri , dünyanın geriye doğru akan tek nehridir. Şehrin kurulduğu yer bataklık olduğu için su taşkınlarına açıkmış.
Halk salgın hastalıklar ile karşı karşıya kalınca bataklık doldurularak kent 3 metre yükseltilmiş.
Mühendislerde nehrin yönünü değiştirmişler.
Dünyada ilk ve tek…
Amerika ‘da mimarinin beşiği olarak anılan bir kent Chicago.
Gökdelenin ilk örnekleri bu şehirde verilmiş.
Gezerken 1960 ‘ larda inşa edilmiş gökdelenler patt diye karşınıza çıkıyor şaşırmamak ne mümkün.
Chicago mimari alanda da oldukça önemli bir kent.
Özellikle modern mimarinin en güzel binalarına ev sahipliği yapıyor.
Pek çok farklı döneme ait mimari yapı ahenkle peş peşe sizi selamlıyor.
Kentin blues ve caz müziğin ana vatanı olduğu herkesçe biliniyor. Hemen her yerde güzel müzikler duyuyorsunuz zaten.
Her yerden ruhu dinlendiren tınılar yükseliyor.
Kentin en sevdiğim taraflarından biri oldu.
Chicago Amerikan cazının ikinci ev sahibi olarak kabul edilmiş. Dünyada ilk kez 1915’de Chicago’da müzik için kullanılmaya başlanmış caz kelimesi .
Müzikteki caz teriminin sahibi Chicago kentidir. Cazın ilk stili New Orleans ‘da doğmuş. Fakat altın dönemini Chicago’ da yaşamış.
İlk caz plakları da Chicago’da kaydedilmiş.
Şehir sanat ilişkisinin gücünü ve etkisini gezdiğiniz her yerde hissedebiliyorsunuz.
Chicago sokak sanatları bakımından da zengin bir yer.
Parklarında ve önemli meydan ve sokaklarında çok sayıda sanat eserine rastlamak mümkün…
Mevsim yazmış kışmış hiç fark etmiyor inanın.
Hele müzelere doyamıyorsunuz.
” Yol bir yere gitmez / o bir durma biçimidir ” diyen şairi haklı çıkaran biraz da ona inat yaşayan kişidir gezgin…
Kendi durma biçimindeyken ruhunu gezdirendir kilometrelerce uzakta , yüzyıllar öncesinde.
Gezmek çok sihirli bir şey gerçekten. Ben bunu fark ettiğimden beri hep yollardayım. Bu sihir sırf gezeni değil etrafındakileri de derinden etkiliyor bence.
Ve Ne Kadar?
İnsan ne kadar yaşar sonunda?
Bin gün mü, yoksa bir gün mü?
Bir hafta, yüzyıllarca?
Ne kadar sürer insanın ölümü?
Ne demek ‘’Sonsuza dek’’ ?
Pablo Neruda