” Gerçek sevgi sevilenin iyiliğini ister ”
Umberto Eco – Gülün Adı
Bir çocuk gözüyle terbiye oluyor. Anne baba kitap okursa oda okuyor , spor yaparsa oda spor yapıyor , seyahat ederse oda ediyor. O yüzden kitap okuyun , spor yapın , bol bol gezin.
Hepsini görsün. Listeyi uzatalım müze ,sinema , tiyatro…
Alışkanlık kazanmak ile ilgili bence.
Bologna direk uçuşlar sayesinde bize oldukça yaklaştı.
Thy 2 saat 20 dakikada varıyor. Pegasus da uçuşlara başladı.
Thy Güney Avrupa kampanyalarının içine koydu Bologna ‘yı. Thy ‘de bilet ortalama 175 dolar civarı.
Otobüs ile 6 euroya taksi ile 15 euroya merkeze varabilirsiniz.
O yüzden tek giderseniz otobüsü bir kaç kişi giderseniz taksiyi tercih edin derim.
Kentte başka araca binmeyeceksiniz her yere yürüyeceksiniz.
Sadece hava alanı gidiş gelişlerde vasıtaya biniyorsunuz o kadar.
Konaklama anlamında da çok seçenek var.
Ortalama geceliği otellerde kahvaltı dahil 70 euro gibi düşünebilirsiniz.
Hosteller pansiyonlar seçenek bol.
Booking.com da çok alternatif bulunuyor.
Her yer merkeze yakın zaten.
Yürüme mesafesi.
2 3 gün içinde çok rahat karış karış gezmiş oluyorsunuz.
Bologna İtalya denilince ilk akla gelen şehirlerinden değil.
Ben Umberto Eco sayesinde adını duydum. Gülün Adı romanı yazarın belki ilk romanı ama adı ile özleşmiş eseri.
Bu şehrin etkisi ile kaleme almış kitabı.
Genelde yola çıkmadan o bölgede geçen kitapları tarıyorum. Birde dönüşte aynı kitapları okuyup bilgilerimi pekiştiriyorum.
Kenti adım adım arşınlarken cümleler kafamda uçuşuyor.
Böylesini daha çok seviyorum.
Sadece gezmeyip bölgeyi özümsemek gerek bence.
Bologna ‘nın çok lakabı var. Şişman bilge kırmızı…
Muhteşem mutfak , üniversite , mimaride kullanılan kırmızı renk.
Dördüncü bir lakap gerekirse bence kulelerden dolayı ” gökdelenler kenti ” olabilir.
Zenginlik göstergesi olan bu kulelerden yirmi tane kadarı ayakta kalmış. Güç ve prestij demekmiş.
Sayıları yüze yakın olan bu kuleler 12.yüzyılda inşa edilmiş. Bugün ise iki tanesi turistik olarak kullanılıyor. Birinin adı Asinelli diğerinin adı ise Garisenda.
İsterseniz Asinelli ‘nin en tepesine çıkıp kenti kuş bakışı izleyebilirsiniz.
Eski bir tarihçi Ortaçağın Manhattan’ı olarak tanımlamış bu kızıl kenti.
Dünyanın ” en geniş el değmemiş ve bozulmamış eski şehri ” ne sahip BOLOGNA.
Bologna ‘da Avrupa ‘nın en eski üniversitesi var. Kent önemli bir üniversite kenti.
Dante , Erasmus , Kopernik gibi ünlü isimlerin okuduğu bu üniversite kente ayrı bir akademisyen hava katmış.
Umberto Eco bu okulda 30 yıl çalışmış.
Kent cıvıl cıvıl gençler ile dolu. 11.yüzyılda kurulmuş okul.
Kent aktif , dinamik , özgür gençler ile dolu. Bugün yüz binin üzerinde öğrencisi var.
Nüfus eğitimli kültür seviyesi yüksek.
Erasmus bursu ile çok Türk öğrenci de gelmiş buraya.
Kent aynı zamanda önemli bir özelliği özgür düşünceye de ev sahipliği yapması.
Dünyanın en şanslı çocukları sanırım burada yaşıyor.
En önemli çocuk kitapları fuarı bu kentte gerçekleşiyor.
Via Piella 18 numarada ki kalabalığı takip edin.
Ufak pencereden kafanızı uzatın ve Venedik Penceresi ile tanışın.
Genç ve dinamik nüfus sayesinde meydanlar , mekanlar , kitapçılar neredeyse hiç boş kalmıyor.
İtalya’nın gastronomik başkentindesiniz sadece yeme içme için buraya gelen var.
Yağmur ile beraber renkler inanılmaz oluyor bir renk cümbüşü.
Marsilya kırmızısı olarak adlandırılan bu ton tüm kente dağılmış.
Mimari müthiş. Kuleler , binalar , kiliseler kıp kırmızı.
Mimaride daha çok tuğla kullanılmış.
Panjurlar, çatılar, sıvalar her yer ”KIZIL ” renk.
Kentin komünist eğilimine adeta bir gönderme yapılmış.
Sessizlik ve dinginlik beni çok etkiledi.
O yüzden mümkün oldukça koşturmadan gezin derim.
Fotografik açıdan çok keyifli geçecek bu geziniz bilginiz olsun.
Mimari açıdan önemli bir özellik ise revaklar.
Yüksek , üstü kapalı , kaldırım gibi düşünün. Kemerli en üst bölüm ise bam başka bir hava katmış.
Bu üstü kapalı geçitler neredeyse 60 kilometre boyunca size eşlik ediyor.
Güneş ve yağmur sizi etkilemiyor.
Kent insanı için müthiş kolaylık.
Doğal bir koruma alanı oluşmuş.
Yürürken sık sık kafanızı kaldırıp tavanları izleyin.
Sanat eseri gibi. Her detay incelikli düşünülmüş bu estetik kentte.
Revaklar kente ağırbaşlılık katmış diyebilirim.
Revak kelimesini iyice burada sürekli görerek ve yaşayarak unutmamak üzere öğreniyorsunuz.
Revakların en uzunu San Luca.
Buradan 4 km boyunca tam 666 revağın altından yürüyüp geçiyorsunuz.
” İnsan susarak da bir şey söyleyebilir ”
Umberto Eco – Gülün Adı
Ara ve daracık yollarda kaybolun.
Eski ve yeni bir arada.
Unesco tarfından korunan kemerler tüm kenti sarmış sarmalamış.
Kent adeta açık hava müzesi tadında.
Her kentin havası , tadı , dokusu , karakteri başkadır ama Bologna için nezaket kelimesini nedense çok yakıştırdım.
Tonozlar, surlar, kemerler hala ayakta.
Düz ayak olduğu için o kadar kolay geziliyor ki.
Kendileri zaten bisiklet kullandığı için hiç trafik yok.
Görkemli meydanlarda çok vakit geçirin. En ünlü meydan Maggiore.
Adeta şehrin buluşma noktası.
O yüzden sakin ve yavaş gezin içinize sindirin.
Kahve dondurma molaları için en sevilen yer.
Meydan da Neptün Çeşmesi ve San Petronio Bazilikası yer alıyor.
Yapımına 1390 yılında başlanan katedral , dünyadaki en büyük beşinci katedraldir.
Çeşmede restorasyon çalışması olduğu için ancak içeriden gezebildim.
Parklar , ufacık ama sevimli mekanlar sayesinde halk hep iç içe.
Alış veriş kültürü bizim gibi avm olmadığı için insanlar birbirine değiyor göz göze geliyor.
İşte bunu çok seviyorum.
Gelelim müthiş mutfağa ; gerçekten müthiş.
Şahsına münhasır denir ya hani aynı o şekil.
Ne rejim kalıyor ne parmak.
Bologna da yemek yemek kutsal kabul ediliyor. En azından ben öğle hissettim.
Piazza Maggiore ‘nin etrafı ufacık daracık yollar ile dolu. Girin birine gitsin. Şık mekanlar ve kendine has şarküteriler sizi bekliyor.
Her Bologna ‘lı bir gurme bence.
Tortellini bolonez sos mortadella…
İnanılmaz leziz her şey.
Tamburini taze makarna pizza sebze şarap için tavsiye edebileceğim bir mekan.
Bu tabak 13,50 euro.
Beyaz şarap 2 adet sebze tabağı 1 porsiyon tortellini.
Kahve molası için Zanarini oldukça iyi.
Tiramisu cappuccino ve 2 su 9,5 euro.
Şarküteri burada acayip bir olay.
Adım başı desem.
Her daim ana baba günü.
Vitrinlere yapışık şekilde gezdim sürekli.
Pizza keyfi olmadan İtalya eksik kalır.
Ortalama 10 euro olan pizzaya şarap eşlik ederse 14 euro civarı oluyor.
El açması makarna için bütçede hafif bir deprem sizi bekliyor haberiniz olsun.
Kilosu 40 euro. Tortellini ve tagliatelle nefis lezzet.
Orada hem yiyin hem gelirken azda olsa alın derim.
Her daim her mekan ağzına kadar dolu olduğu için her dem taze her şey.
Her şeyi almak mümkün değil ama balsamik sirke , parmesan peynir , ricotta peynir, zeytinyağı çok güzel.
Bu arada organik çikolatalar enfes.
İncirli ve kirazlı paketi 5 euro.
Bologna ‘yı belki bir kaç günde gezebilirsiniz ama etkisi uzun süre geçmeyecek emin olabilirsiniz…