BİR DİLİM ÇİKOLATALI PASTA ; ZÜRİH

“ Bütün dünyayı
Kucaklamak istedim ;
Kollarım yetişmedi ”

Özdemir Asaf

 

 

 

 

 

 

Yola çıkmak için türlü türlü bahaneler ararken bazen kos kocaman sebepler yaratıyorum bazen de ufacık tefecik. Kendime bir doğum günü hediyesi yapmak için mil hesabı yaparken karşıma hiç görmediğim bir ülke çıktı.

Olur mu olmaz mı derken oldu bile !!!

Karlı Alpler , nefis göller , müthiş doğa , kayak , çikolata , peynir…. eeeee daha ne olsun ki !!!

Ama benim için en önemli gerekçe tenisin kralı Roger Federer İsviçre ‘li.

Ter temiz göller , çeşmelerden akan leziz sular , oksijenden dönen başlar , kapının önünde başlayan doğa , Heidi gibi kırlarda koşmaca…

 

 

 

Çocukken izlediğim çizgi film Heidi sayesinde hayallerime bu ülke doğası ile kazındı. Hem yem yeşil hem bem beyaz görmek için yollara döküldüm.

 

 

 

 

İsviçre yaşanacak en iyi ülke. Neden mi ? Yaşam kalitesi , sağlık hizmetleri , mutlu olma , çalışma gibi kriterleri göz önünde bulundurarak yapılan pek çok çalışmanın neticesi. Ortalama 8 milyon nüfus var bunun % 23 ‘ü yabancı.

3,000 metreden daha yüksek 208 adet dağın olduğu ülkede ; 4,000 metre üzerinde ise 24 dağ bulunuyor.

Ama hepimizin bildiği en tatlı gerçek ise ; ÇİKOLATA.

Evet çikolata.

Bern ‘de yılda 7 milyon kutu Toblerone üretilmekteymiş.

 

 

 

 

Toplu taşıma sistemi o kadar düzenli ki trenler , otobüsler yarım dakika bile gecikmiyor. Tablolara benzeyen bir doğa , yıllık izin süreleri 5 hafta , çok dilli büyüyorlar …

İsviçre’de bir öğretmenin yıllık geliri 120 bin dolardır…

İsviçre çakısının İsviçre’de yapılmayan tek parçası ” tirbuşon ” kısmı…

 

 

 

 

Sadece çikolata değil tüm dünyaya nam salmış peyniri de unutmamak gerek. Dünyanın en hızlı interneti burada. Hemen her şeyin araştırmasını yapan her şeye çare bulan İsviçre ‘li bilim adamlarını da unutmayalım :))

 

 

 

Kişi başı düşen gelir ve refah seviyesi de tavanda.

İklimin , mevsimin , kültürün , yaşam kalitesinin insanlar üstünde etkisi var mı diye düşünmeden edemedim. Burada insanlar coğrafyanın etkisi ile ayaklarında kayaklar ile doğuyorlar. 3 – 4 yaşında ki çocuklar canavar gibi kayıyorlar.

 

 

 

 

GÜZEL  , ZENGİN , ZARİF KENT ZÜRİH ;

Zürih İsviçre ‘nin lokomotif şehri olarak biliniyor. Hem ekonomik hem kültürel anlamda. İsmini Zürih gölünden almış. THY’ nin mil kampanyalarında sık sık adı geçen kente 10.000 mil gidiş 15.000 mil dönüş toplam 25.000 mil karşılığı aldığım biletle sabahın ilk saatleri iniş yaptım. Güneş hoş geldin ve de aynı zamanda mutlu yıllar dedi bana.

 

 

 

20 frank indirimi kaptım :))

Hoş geldin 43 :)) yeni yaş umarım bana yanlışlarımı azaltmama doğrularımı artırmama yardımcı olur.

 

 

“ Düşünmenin , hissetmenin bir hali olduğunu düşünüyorum , nitekim hissetmek de düşünmenin bir hali ”

Susan Sontag

 

 

İsviçre ‘nin en büyük kenti olan Zürih ; yapılan pek çok araştırmaya göre dünyanın yaşam kalitesi en gelişmiş kenti. Alman kantonunda yer aldığı için Almanca konuşuluyor.

Bankacılık ve finans konularında kent zirvede.Ufak ama zengin şehir ; nefis manzaralara sahip. Saatlerce yürümek , üniversitenin olduğu tepeye çıkmak , ara sokaklarda kahve keyfi yapmak çok keyifli.

Kocaman bir tren istasyonu var bu kentte. İçinde kafeler , çikolatacılar , hediyelik eşya satıcıları… Yer altı alışveriş merkezleri ile bağlantılı. Pazar günleri her yer kapalı ama gar açık o yüzden hem halk hemde turistler için bir sığınak niteliğinde.

 

 

 

 

1877 yılında borsa bu kentte kurulmuş.

 

 

Çoğu kişinin düşündüğü gibi Zürih İsviçre ‘nin başkenti değil. Başkent Bern. Zürih ; finansal ve kültürel başkenti. Avrupa ‘nın en iyi üniversiteleri arasında olan Zürih Üniversitesi ve ETH Zürih buradadır.

Zürih Üniversitesinin etrafında kenti izleyebilmek için teraslar yapılmış birine çıkıp kente yukarıdan bakmayı unutmayın.

FIFA ‘nın merkezi de bu şehirde. Müzesi , alışveriş yeri , kafesi ile görmeye değer.

 

 

 

Trafik sıkışıklığıymış korna sesiymiş bunlar çokkk geride kaldı. Ter temiz bir kenttesiniz sakın unutmayın. Her sabah belediye görevlileri tarafından tüm kent deterjanlı sularla yıkanıyor. O derece temiz.

Kentte ki arıtma sistemi kentin gölünün havuzdan daha temiz olduğundan ve gölde yüzülebildiğinden de belli sanırım.

 

 

“ İnsan yapısı bir nesne karşısında duyduğumuz estetik duygular bizim doğa karşısında duyduğumuz heyecanın bir sonucudur. Sanatın kullandığı bütün diller , doğa karşısında duyduğumuz anlık heyecanı ölümsüzleştirme çabasının sonucudur ”

JOHN BERGER

 

 

 

 

Düz bir alanda kurulu olan kent ; toplu taşıma ağı en üst seviyede.

Nüfus az ve coğrafi yapı uygun olunca şehrin her caddesinde raylı sistem ile taşımacılık yapılabiliyor. Toplu ulaşım gelişmiş olunca kişisel araç kullanımı çok az. Taksiler de ulaşımda fazla yer kaplamıyor.

Şehrin her yerine ulaşan tramvay hattı ile ulaşım çok rahat bir şekilde yürüyor.

Sosyal hayatın vazgeçilmez parçası ise bisiklet.

Pek çok Avrupa ülkesinde yaygın olarak kullanılan bisiklet , Zürih’te de günlük hayatın vazgeçilmezlerinden.

 

 

Kent tarih açısında da önemli. Özellikle Avrupa ‘nın en büyük saatinin bulunduğu St. Peters Kilisesi görülmeye değer. Zürih ‘in en eski kilisesi. İçinde ki ünlü mimar Marc Chagall  tarafından yapılan vitraylar ve şehrin koruyucu azizleri Felix ve Regula freskleri de ilgi çekicidir.

Bahnhofstrasse Caddesi ise kentin alışveriş caddesi. Renkli , cıvıl cıvıl , her daim hareketli. Biraz alışveriş bol çikolata unutmayın :))

Bu cadde üzerinde Manor isimli büyük bir mağaza var. Zamanınız varsa uğrayın.

 

 

 

Tren istasyonları süprizler ile dolu. Paul Klee ‘nin eserlerini atlamayın. Çift kuleli Grossmünster Katedrali ve Framunster Katedrali nehrin iki yakasında görülecek yerler arasındadır. Kentin önemli simgelerindendir.

 

 

Buraya gelince yemeden almadan olmayan tek şey çikolata. Dayanılacak gibi değil. Tat ve koku müthiş. Özel yapımdan tutunda süper marketlere kadar her yer çikolata. Nestle , Milka , Lindt , Toblerone , Frey gibi markalar İsviçre ‘ye ait.

 

 

 

Bilmem içeriden çıkabilecek misiniz ? Çikolatalı pasta müthiş.

 

 

Bu arada süper marketler şahane. Migros her yerde var. KUTU KUTU çikolata sizleri bekliyor. Yediğim en güzel meyveli yoğurdu burada yedim. Kapaklar bile cam. Marketlerde her şey organik. Kolay kolay çıkamayacaksınız uyarmadı demeyin.

Bu arada kentte iki adet Santa Lucia isimli italyan lokantası var. Ben fondü sevmediğim için italyana takıldım aklınızda olsun.

 

 

Hediye olarak çikolata getirdiğim herkes önümüzde ki yıl da doğum günüm için İSVİÇRE ‘ye gitmem konusunda büyük baskı yapıyor :))

 

 

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir