” Aynı gökyüzünün dünyanın tüm ülkelerini kaplamasına olanak var mı?
Tezer Özlü
Güneydoğu Asya’nın en büyük dünyanın ise en kalabalık dördüncü ülkesi olan Endonezya’da eğer isterseniz bir günde; sekizinci yüzyıldan kalma iki milyon taş bloktan oluşan Budist tapınağında şafak vakti güneşi doğurabilir diğer bir gün; geleneksel yöntemler ile suya girip halk ile dini ritüelin parçası olabilir salıncaklarda sallanıp iki okyanus arasında ki sonsuzluk havuzlarında yüzebilirsiniz. Eşsiz sokak lezzetleri yüzünden kilo alabilir ” ye dua et sev ” filmini tekrar izler yedi yüzden fazla dil konuşulduğunu öğrenebilir zümrüt yeşili ormanlar pirinç terasları akıl almaz plajlarda sörf yapabilir ülkede yaşayan hayvan çeşitliliğine hayret edip yogaya göz kırpıp bitkisel bazlı yiyeceklere yavaş yavaş ısınabilirsiniz. Mavi ve yeşilin dansına şahit olabilir renk renk saronglar giyip yerel halkın arasına karışabilir bin bir çeşit meyve ve çiçeğe aşık olabilir bembeyaz kumsallarda masmavi sular da yüzebilir nefis bir kahve eşliğinde ders kitabı olarak okunabilecek sanatı ile tanışabilir mercan resifleri aktif patlayan dondurucu volkanlar arasında dilek tutabilirsiniz. Diğer gün; ışıltılı modern kentin gökdelenleri altında gezebilir, batik kumaşın güzel bir örneğini satın alabilir sunakların doğal enerjisine şapka çıkarabilir şelale sesinde güneşi selamlayıp maymunlar ile oynayabilir mağarada doğanın en güzel seslerini dinleyebilir yerel halkın Tanrılara şükranlarını sunmalarını şaşkınlıkla izleyebilirsiniz. Diğer bir gün su altını izleyip eşsiz gün doğumları peşinde koşabilir ” ben kutsalım bana çöp atma ” yazısını okuyup yağmurunda ıslanabilir bu coğrafyanın zenginliğini görüp daha da zenginleşeceğiniz dünyanın en büyük ada ülkesinde dünyanın en büyük Budist tapınağında Budizm’e dair yeni bilgiler öğrenebilir gerçek hoşgörünün sınırlarında dolaşabilir köyde fıstık sosuna batırılmış sebze yiyebilirsiniz.
Budizmin en üst sembolü kabul edilen Borobudur, aynı zamanda da evrenin bir tasarımı. Yapının tamamı, Buda’nın kutsal çiçeği, nilüfere benzetilmiş. Kuş bakışı bakınca mandala görülebiliyor. Üç bölümden oluşan tapınak kosmosu anlatıyor. Bizlere arzu dünyasını, formların dünyasını ve formsuzluğun dünyasını göstermek istiyor. Gündelik yaşamdan nirvana tefekkürüne doğru bir yol izleniyor. Aydınlanma neden sonuç ve karma konuları ile ilgili detaylı bilgi edinebiliyorsunuz. Budizm’in felsefesini, mitolojisini ve dini öğretilerini yansıtan bir tapınak kompleksi. Dünya’nın en büyük ve tek parça halindeki olan anıt 75 yılda tamamlanmış. 504 adet Buda heykeli 72 stupa ve 2672 kabartmadan oluşuyor.
Muhteşem kültür abidesi Endonezya’nın Java Adasında. Borobudur, 1814’te Stanford Raffles tarafından keşfedilene kadar tüm sırlarını saklamış. Depremler terör saldırıları volkan patlamalarına rağmen en esrarengiz tapınak çok şükür tüm ihtişamı ile bugünlere gelebilmiş. Büyülü Dünya Mirası uçsuz bucaksız pirinç tarlalarının arasında yatıyor.
Prens Siddhartha’nın doğuşu, taş işçiliğindeki incelik, her katmanındaki yaşam vizyonu ile ilgili öyküleri ile tam bir başyapıt. Myanmar’daki Bagan ve Kamboçya’daki Angkor Wat ile karşılaştırabileceğim bir mutluluk hissettim. Jules Verne romanının içinde renk senfonisi yaşadım. Gün doğumunda efsanevi Merapi Dağının üstünden doğan güneş yağıp yağıp duran yağmura rağmen yer yer kızıl tonları yer yer mor bir perdenin arkasından beni selamlaması ile birden gönlümün birincisi oldu. Gün doğumu ve batımında ziyaret etmek unutulmaz bir tecrübe.
Dünyevi hırs ve isteklerden öyle hemen sıyrılmak kolay olmuyor ama Budist tapınağında Buda heykellerinin arasında bende bir dilek tuttum.
İnsan birden kafasındaki sorulara cevap bulamadığı gibi her istediğine de hemen ulaşamıyor. Bu hayatımda öğrendim ki ne geçmişten pişmanlık duyarak yaşamak nede hayatın anlamını keşfetmeye çalışmak kadar gereksiz bir şey yok. Bana güç veren yaşamı olduğu gibi kabul etme bilinci. Bu güç ve bilinç hayatımı seçme ve yaşama özgürlüğünü de veriyor. Benimde dileğim hayatın ta kendisi oldu yanında getirdikleri ne olursa olsun…
Bali; Cava’nın ucuna asılmış bir virgül gibi Endonezya’nın binlerce binlerce adasından sadece biri. Ama en ünlüsü. National Geographic “adanın suyla çevrili bir kara parçası olduğunu, kıtaların da suyla çevrili olduğunu, ancak çok büyük oldukları için ada olarak kabul edilmediklerini” söylüyor. Ben bu vitamin denizini tamamen su ile çevrili olduğu için ada olarak kabul ettim.
Tropik bir cennet Tanrılar Adası. Cennet ” insandan insana değişir. Tıpkı düşlerin değiştiği gibi. Herkes kendi düşlediği cenneti arar durur. İşte benim cennetim de bu ” diyen sokak sanatçısının kulaklarını çınlatmanın tam yeri sanırım.
Kecak Dansı, baharatlı lokumlar, sarong, pirinç, manyok, geleneksel ve modern zanaatkarlar, sizi tarih ve kültür olarak günlük yaşamın farklı yönlerine sürükleyen dini ritüeller yaşanmaya değer.
” İpek Yolu’nun deniz bağlantılarının kurulduğu Endonezya’nın tüm kültürlerini bu motiflerde görürüz. Çin’in ankası Hindistan’ın tavus kuşu Japonya’nın kiraz çiçekleri işte bu gördüğünüz İpek kumaşlarda buluşur ” bilgisi batik sanatı için söyleniyor.
Yemyeşil pirinç tarlalarında yürürken palmiyelerin arasında fotoğraf çektiğimizi hayal edin…kültürel hazinelerin rüya destinasyonu olan ada ömür boyu hatırlayacağınız en ikonik simge ve yapılara sahip. Hem amatör hem profesyonel sörfçü cenneti.
Bali usulü pişirilmiş kızarmış tavuk yanında buharda pişmiş pilav ve manyok yaprakları geleneksel bir tabak. Pazarlık yapın ama saygılı bir şekilde. Terima kasih teşekkür ederim tolong lütfen demek. Toplu taşıma olmadığı için en iyi seçenek motor.
Adanın etrafındaki binlerce tapınaktan ritüellere ve festivallere kadar, Bali’deki kültürün turist akınına rağmen hala güçlü bir şekilde yaşadığına şüphe yok. Yerel kültüre dalmanın birçok yolu var. Bir tapınağı ziyaret edebilir sadece sarongunuzu unutmayın.
Tapınaklar, dini inançlara uygun olarak tasarlanmış mimari şaheserler. 20.000’den fazla tapınaktan oluşan etkileyici bir koleksiyon var. Zengin kültürün ve büyüleyici geleneklerin cazibesine kapılmamak mümkün değil.
Adanın etrafındaki binlerce tapınaktan ritüellere ve festivallere kadar, Bali’deki kültürün turist akınına rağmen hala güçlü bir şekilde yaşadığına şüphe yok. Yerel kültüre dalmanın birçok yolu var. Bir tapınağı ziyaret edebilir sadece sarongunuzu unutmayın.
Adadaki yaşamın her yönü neredeyse dini inançlar ile dolu olduğunu gözlerimle gördüm. Nüfusun kültürel anlamda özel ve benzersiz bir karışım olduğunu anladım. Her yolculukta yeni ufuklar yeni yüzler yeni renkler yeni sesler ile bezeniyorum. Hep yollarda olmayı düşlüyorum. İçimdeki kaşifi uyandırdığımdan ve yolculukların benden dışarı değil benden içeri yapıldığını öğrendiğimden beri…
Endonezya Asya palmiye misk türünde bir memeliye ev sahipliği yapmaktadır. Yerel halk bu kedilere kahve meyvesi yedirir ve sonra dışkılarını toplar. Ortaya çıkan kahve çekirdeği ile dünyanın en pahalı çekirdeği olan kopi luwak kahvesi elde edilir.
Bali’nin en özel kültürel manzarası bence pirinç tarlaları. Teraslar adanın her yerinde yaygın. Benzersiz sulama teknikleri sayesinde 9, yüzyıldan beri geliştirilerek günümüze gelmiş. Su tapınakları aracılığıyla yeraltı suyunu pirinç tarlalarına etkili bir şekilde taşımayı başarıyorlar.
Halk; adalarının güzelliği ile her fırsatta övünüyor. Lonely Planet 2010 da adayı Dünyanın En İyi Bölgeleri seyahat listesinin ikinci sırasından girerken 2009 da Travel & Leisure dergisi tarafından ise Dünyanın En İyi Adası ödülüne layık görüldü. Galiba kimseye sürpriz olmadı. Orkide, frangipani, mango, zerdeçal, palmiye, banyan ağaçları hemen hemen her yerde.
Avustralya sahillerinde ki köpekbalığı çokluğundan dolayı sörfçülerin en tercih ettiği ülke konumunda. Ada hem amatör hem profesyonel sörfçü cenneti adeta.
Hinduizm etkisi ortaya eşsiz bir kültür çıkarmış. İbadet adanın en vazgeçilmez parçası. İnancın prensipleri; sanata, müziğe ve mimariye yansıyor. Yaşam biçimi tamamen gün boyu Tanrılarına şükranlarını sunmak üzere kurulmuş. Renkler ise sevgilerinin büyüklüğünü gösteren birer sembol olduğu için çiçekler, baharatlar, renk renk saronglar meyveler, dans müzik sanat her yere hakim. Tapınaklar dini inançlara uygun olarak tasarlanmış birer mimari şaheser. 20.000′ den fazla tapınaktan oluşan etkileyici bir koleksiyona sahip adanın büyüleyici geleneklerin cazibesine katılmamak elde değil. Zaten Bali demek renk yaşam canlılık demek.
Bali masajı luwak kahve ve Kecak Dansı güzel yol deneyimleri arasında.
Mutfak başlı başına bile bir yolculuk sebebi olabilecek kadar zengin. Aromalı ve bol baharatlı yemekler Endonezya ve Asya mutfağının birleşimi. Yeşil hindistancevizi ile yapılan minik ekmekler, etli pilav, sebze ve baharatla kızarmış noodle, mango suyu, rambutan isimli sert kabuğuna rağmen içi beyaz ve yumuşak olan meyve en sevdiklerim oldu.
Eee boşa dememişler “ Tanrı Himalayalar’da oturur tatil yapmak için Bali’ye gelir…”
Dini kültür ve inanışlarına son derece bağlı olan Ada halkı için ibadet tam bir yaşam biçimi haline gelmiş. Dans, müzik, sanat, yemek, sosyal etkileşim yaşamın her alanında hep bu inanışların prensiplerini yaşayıp yansıtıyorlar.
İnançlarına göre halkın yemekle ilişkisi de kutsal ve bu tek başına yaşanması gereken bir deneyim. Ne zaman acıkırlarsa gelip yemeklerini kendi beğendikleri bir köşede gizlilik ve sessizlik içinde çömelerek yiyor.
Yüzyıllardır halk, büyük ölçülerde iyi ama bazen de kötü olabilen, kendi varlıklarını kontrol edebilen mistik görünmez bir güce inanmış. Bu inanç sistemi ve tartışmasız çalışma şekline derinden kök salmış.
Halk sıradan kişilerin cennet olarak kabul ettiği bir seviyeye ulaştıklarında buradaki konumlarını korumak için ellerinden geleni yapmaları gerektiğine inanıyor. Bu sebeple, yerel bir insana cennetin nasıl bir yer olduğunu sorun, sıradan hayatın endişeleri dışında, tıpkı kendi adalarına benzediğini anlatır.
Kelimenin tam anlamıyla her şey için ritüelleri bulunuyor.
Tapınaklar karmaşık gibi görünse de sade, mütevazi, uyumlu, nefes kesen, büyüleyici birer açık bahçe. Alçak gönüllü yapıların altında yatan sadelik hem çok etkileyici hem çok mistik. Kötü niyetli ruhların şişman ve tembel olduğunu düşünüyorlar. O yüzden evlerin ve tapınakların kapılarını çok dar tasarlamışlar. Bu gök kubbenin altında dinin Bali’de olduğu kadar ağır hissedildiği çok az toplum bulunuyor. Ritüellere eşlik eden narin renk ve güzellik bende yarattığı etki tek kelimeyle ruhani.
Galiba Bali’yi bu kadar özel ve güzel kılan şey de bu. Geleneklerin gücü, kültürün dış etkenlerden korunması, sosyal görevler dini yükümlülükler tabiat, topluluk duygu ve bilinci ile birleşmiş.
Halk da birey olma sorumluluğu meydana gelmiş. Bu da daha büyük bir iyiliğin katalizörünü oluşturmuş.
Tabiatın zümrüt örtüsü, hasır sepetler içinde ki ikramlar, ahenkli yaşam, bohem ruh, boncuklu kolyeler, yerli balıkçılar, yoga seansları ile umarım bu büyülü ada hep böyle kalır ve başka Hollywood filmi yapılmaz.
Güleç Ada halkının gelenekleri ile olan derin ilişkiyi görünce hep aynı cümleler uçuştu aklımda ” Her yaşam kendi yıldızları altında var olur ” …
Anlatım güzel , fotoğrafları ondan daha güzel ,sanki gitmiş , orayı yaşamış gibi olduk , yolun hep açık olsun
amin sevgiler…