Umman ; Sinbad’ın ülkesi

” Hayret etmek bilginin başlangıcıdır ”

Halil Cibran

 

Umman ; insanlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden biri. Önemli seyyah İbni Battuta ‘nın da yolunun düştüğü diyarlar…
Rüzgar ile savrulan çölleri , Arabistan’ ın Norveç Fiyortları , destansı dağları , zenginliği , el değmemiş kıyı şeridi , kıyıya yumurtasını bırakan güneş doğmadan hemen önce denize geri dönen kaplumbağaları , beni mutluluktan ağlatan yunusları , her yerden el sallayan balina kuyrukları , yelkenlileri , deniz mahsulleri , estetik anlayışı , hançeri , tarihi limanları , sebzeli pilavı , mimarisi , derin vadileri , develeri , engin denizi , efsaneleri , yardımsever insanları , macera oyun alanı olarak da adlandırılan Wahiba Çölü’ nün kumları , lüks ve ihtişamı , Basra’ nın incisi , çölün ortasındaki turkuaz mavi suları , kelebekleri , turkuazın içinde ki çölün kırmızısı , antik şehirleri , üzümü , kanyonları , humusu , bir sanatçının elinden çıkmış gibi duran mercan kayalıkları , otantik kültürü , muz fidanlıkları , Körfezin şımarık çocuğu , berrak nehirleri , uçsuz bucaksız vahaları , hurma ağaçları , Orta Doğu’ nun İsviçre’ si , doğası , keçileri , deniz kabuklu plajları , kanyonları , sanat eseri camileri , sonsuz mavi okyanusu , Bedevi hikayeleri , ufacık köyleri , mistik atmosferi , sukları , kilden yapılan görkemli kaleleri , kaküleli kahvesi , Akdeniz renklerinde ki başkenti , köklü tarihi , özgür kadınları , tertemiz sahilleri , egzotik manzaraları , muz ve mango ağaçları , Ateşin anası , ahşap Arap yelkenlileri , göçmen kuşları , balık pazarı , palmiyeleri , çamurdan evleri , cevizli patlıcan salatası , eşsiz su altı güzellikleri , Kral Kabus’ un büyük düşü , Vasco da Gama ‘ ya kılavuzluk eden Umman’ lı büyük denizci İbni Macid ‘in ülkesi…
Bulunduğu konumu gereği bölgenin armağanları insanı derinden etkiliyor ; safranlı kahvenizi içmek için mola verebilir ve 15. yüzyıldan kalma mavi kubbeli göz alıcı bir Şii camisi olan Mescid Al Rasool Al Adham ‘a hayranlıkla bakabilirsiniz. 1001 Gece Masallarının başrol oyucuları ve kahramanları Sinbad ‘ın ve Alaaddin ‘in gizemli masal diyarı…
Su Altı Sultanlığı … Umman Sultanlığı

 

 

Sınır kapıları büyülü bir eşik benim gibiler için. Yeni ülke ise kokusu rengi tadı sesi rüzgarı güneşi ile beni karşılamaya çoktan hazır.
Umman’ ın doğal güzellikleri arasında gezinmek hem kıymetli hem nadir bir deneyimdir. Issız adalardan dağ geçitlerine kadar nefessiz yolculuk insana çok büyük bir değer katıyor.
Hacer Dağları’ nın eteklerinden Yarımada’ ya uzanan kanyonlar ve vadiler arasında bir Arap yelkenlisiyle limanlarda süzülmek ise eşsiz bir yaşam tecrübesi.
Arap Yarımadası’ nın tabanında bulunan Umman’ ın başkenti Muscat’ ta sıcaklık hep 49 derece. Hiçbir zaman 50 olmuyor. Çünkü mazeret göstermeden işe gitmeme hakkınız var. İşler durmasın diye resmi makamlar derece 50 olsa bile açıklamıyor.
Sultan Kabus Ulu Cami dışarıdan sessiz ve heybetli içerden ise nefes kesici. Tam bir sanat eseri. Dünyanın dört bir yanından gelen malzemeler ile inşa edilmiş. Myanmar’ dan tik , İstanbul’ dan çini , Avusturya’ dan kristal , İspanya’ dan kemer bu yapının ihtişamına katkı sunmuş. Muhteşem el dokuması İran halısı ve avizesi ile akıllara kazınıyor. Caminin 5 minaresi İslam’ın 5 şartını simgeliyor.
Minareler mermer avluların üzerinde yükseliyor ve güvercinler sallanan kemerlerin altında ötüyor. Ziyaretçilerine büyülü bir atmosfer sunuyor. İhtişamı , mimarisi ve kusursuz işçiliği ile dikkatleri üzerine çekiyor.
Serinlemek için kahve ve hurma molası verdiğim caminin eğitim merkezinde ki görevlinin bizlere söyledikleri tam bir hayat dersi niteliğindeydi ; “ Yaradan ile her dilde konuşabilirsiniz o herşeyi anlıyor. “
Yolculuklar yapmayı en çok bana böyle hikayeler hediye ettiği için sevdiğimi bir kere daha fark ediyorum…
İnsanın sevdiğini bulması çok güzel umarım bir gün sizin de başınıza gelir.
Sinbad’ ın torunlarına selam yollarken aklıma ilk takılanlar ise ; onlar güneş ben saat zamanını yaşamaya devam ediyordum. Palmiye meyvesinin tadına hayran kalıyordum. Baharat kokulu hava , beyaz badanalı evler arasında bazen Truman Show’ un bir sahnesinde bazen de bir sinema perdesinde gibi hissettiriyordu. Caddelerin ve mekanların sessizliği masal iklimi yaşatırken duyduklarım bir masal gibi sakin bir masal gibi rahatlatıcı geliyordu.

 

Portekiz’ den kendi yaptığı yelkenli bir tekne ile yola çıkan Hindistan’ dan baharatı Çin’ den ipeği Okyanus’ tan inciyi alan Tanzanya üstünden Zanzibar ‘a ulaşarak ticaret yapan büyük deniz efsanesi Sinbad’ ın ülkesi Umman’ ın halkı Afrika ile Asya arasında mekik dokuyan denizci bir toplum…

Binbir gece masalların da iki Sinbad vardır.
Biri gezgin Sinbad diğeri döndüğünde anlattığı hamal Sinbad.
Buda şu anlama gelir ; gezgin Sinbad ruh zenginliğini elde edebilen gözü pek yanımızdır. Hamal Sinbad ise aslında hamallık mesleğini yürüten birini tarif etmez. Dünyayı ruhsuz dolaşan , sadece kendi bedenini hamal gibi taşıyan yanımızı tarif eder.
Yılda en çok iki tekne yapıyor Sinbad ‘ın torunları.
Kendine özgü doğal güzellikleri palmiye ağaçları berrak suları büyüleyici çöl ortamı ile insanı adeta kendine derinden bağlıyor ülke. Cevizli patlıcan salatasını sebzeli pilavı ve labanı unutmak mümkün mü ?
Dağların ve okyanusun arasına sıkışmış güzeller güzeli Umman.
Arap Yarımadası ‘nda boşuna Karayipler unvanını almamış.
Çölün hemen yanı başında ki gölü görmek tropikal esintiyi hissetmek ise inanılmaz.
Muson yağmurları ile bölgenin güzellikleri daha da artıyor.
Benim sevdiğim mekanlar beni şaşırtan yerlerdir. Çok şaşırtanı çok az şaşırtanı az severim.
Umman kesinlikle gördüğüm en ilginç ülkelerden biri. Çöl vadi kanyon dağ okyanus keyfini aynı anda çıkarılabilen ender yerlerden.
Sizde benim gibi gezerken şaşırmaktan hoşlanıyorsanız Umman’ a mutlaka zaman ayırın.
Yakamozlu gecelerine , sonsuzluğa uzanan sahillerine , Doğu esintilerine , uçsuz bucaksız vahalarına , parıldayan camilerine , derin kanyonlarına , minik yeşil kaplumbağalarına , Bedevi kültürünü koruyan kasabalarına ,
kadının hayatın her alanında ki özgüvenlerine , el işçiliğine , tarihi dokusuna , laf atınca dönüp yanıt veren yunuslarına , şahane gün batımlarına …
Sahip olduğu güzellikleri ile Alaaddin’ in halısı üzerinde muhteşem bir seyahate çıkmış gibi hissedebilirsiniz.
Bu ıssız diyarların kısa da olsa parçası olduktan sonra ise herşey bir film platosu gibi göründü gözüme…
Belki de bu en güzel anların sonsuza kadar sürebilmesi için Nazım
” En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız ” demiştir…
Belki de en güzel yolculuk henüz çıkılmamış olandır.
 
Kabaca J harfini andıran hançer Umman’ ın ulusal simgesidir. Parasında , bayrağında , polis arabasında , döner kavşaklarda ki heykellerde , Rolex saatte hep hançer kullanılıyor. Düğünden cenazeye kadar yaşamın her alanında gurur kaynağı olmuş.
Bin yılın büyük bir bölümünde hançerler deve yetiştirme ve kendini savunma araçlarıymış.
Şimdi ise mirası Arap Yarımadası’ ndaki çoğu ülkeden daha derinlere inen bir toplumun sembolü adeta.
Ve uçağın camından gördüğüm , ülkenin kıyı sahilinin şeklinin de hançere benzediği. Kıyının keskin ucunda Hürmüz Boğazı derinliklerine daldıkça Musandam Yarımadası bulunuyor. Merkezi omurga konumunda Hacer Dağları ve sonlara doğru Körfezin mavi sularına açılıyor. Uçak inişe yaklaştıkça küçük koyların irili ufaklı kıyı şeridi boyunca dağılmış Orta Doğu’ nun en sevecen başkentlerinden biri olan Muskat’ a iniyor.
Umman’ ın fiziki coğrafyası biz yol severler için bir cazibe kaynağıdır.
Ülkenin çok meşhur olan başka bir güzelliği daha var. Eskiden altın kadar değerli olan buhur reçinesi. Doğa çok kıymetli halk ağaçlara gözü gibi bakıyor. Dalların kabuğunu soyduğu zaman ağacın beyaz reçinesi ortaya çıkıyor. Tütsü yapımında kullanılan buhur işte böyle elde ediliyor. Umman’ ın doğal hazinesi konumunda. Tütsü , ilaç ve parfüm yapımında kullanılıyor.
Bu kokuları arkamda bırakarak yoluma devam ediyorum.
Limon sosu ve baharatla pişen balığı , köri ile marine edilen kebabı , ama özellikle Ramazan ayına özgü palmiye ve muz yapraklarında bekletilerek yapılan sonra kum fırının da pişirilen ızgara eti unutamıyorum.
Eskiden bir reklam afişi vardı aklımdan çıkmıyor ” Ayağı yere basanın başı göğe erer. Yürümeye devam et ” gülümsüyorum.
Dünya ne güzel bir yer diyorum.
“Büyüdüm” sanıyorum ya öyle kolay olmadığını hatırlıyorum…
Heyecanımı hiç kaybetmeden hergün yeniden başlıyorum. Çırak olduğum gerçeğini unutmadan kendimi yeniden keşfediyorum.
Çünkü yol alırken keşfetmek keşiflerin en güzeli olduğunu biliyorum…
Heybetli ve görkemli dağlarından bol rüzgarlı çöllerine , bozulmamış kıyı şeridinden geleneksel cazibesini ve Bedevi kültürünü koruyan kasabalarına kadar uzanan Umman keşfi bana Arabistan’ ın modern yüzünü gösterdi.
Hem el değmemiş manzaralara hem de kültürel mirasa sahip bir Körfez ülkesidir. Bu miras , konuşulan dillerde , eski ticaret yolları boyunca uzanan kalelerde ve arkeolojik alanlarda ayrıca gülsuyu damıtma gibi geleneksel uygulamalarda da kendini gösterir.
Çöl safarisinde deve ve keçi yetiştiriciliğini gözlemleyebilir gelenekselleşen deve yarışları hakkında bilgiler alabilirsiniz.
Hacer Dağları’ na Umman’ ın Alpler’ i deniyor. Başımı döndüren dağların arasında incir var şeftali var elma var ve yöreye özgü meşhur nar meyvesi var.
Bize göre gayri safi milli hasılası oldukça yüksek. Petrol rezervleri konusunda diğer Arap ülkelerine göre daha şanssız. Yaklaşık 5 km. derinden çıkmakta olan petrolün maliyetleri yüksek. Üstelik kalan rezerv ise en çok 30 yılda bitecek. Bu nedenle Umman yüzünü turizme çevirmiş.
Arap Yarımadası’ nda hücrelerimize kadar işleyen Arap dünyası algısını yerle yeksan eden bir ülkedir Umman…Birleşik Arap Emirlikleri , Suudi Arabistan , Yemen’ e sınır komşusu olan ve Umman Denizi kıyısına kurulan ülke , Kuveyt ile birlikte bölgenin en zengin ülkesi konumunda.
Zenginlik tanımı ülkeden ülkeye değişse de görmeye alıştığımız Arap dünyasındaki “aşırı” algısından çok çok uzak.
Balık pazarlarını ne yapıp edip görün. Sabah 5 sularında oralarda olun. Balıkçıların içi dolu ağlarını temizlemelerini görmek , hale girişlerini izlemek , pazarlıklarına şahit olmak , sonra da karagözleri , orkinosları , ahtapotları , mercanları ellerinizle yemek paha biçilemez. Humus ve turşu sofraların en baş köşesine oturmuşlar.
Konuksever Ummanlılar , alçakgönüllü ve nazik. Toplumsal değerler ile hayatlarını sürdürüyor. Yemeğini paylaştığı gibi yardım isteyen gezgine de seve seve rehberlik ediyor.
Kendi kültürüne sahip çıkmış , Batılılaşma merakından oldukça uzak , modern dünya kurma peşinde ki sultanlık ile yönetilen Umman ; özellikle son dönemde okyanus ve çöl meraklısı yol severlerin radarına bence girdi bile.
Umman ” Hiçbir toplum nüfusunun yarısını cahil bırakacak kadar cesur değildir ” diyen bir Kral’ ın ülkesi. Dünyanın pek çok noktası savaş , terör , açlık , sefalet , enflasyon gibi olumsuzluklar ile boğuşurken o barış ve bolluk içinde yaşıyor. Kentleri adeta birer çiçek bahçesi. Masallardan fırlamış gibi olan bu ülke gelir dağılımının eşit olarak bölüşüldüğü , her insanın mutlu olduğu , işsizliğin , dilencinin olmadığı , komşuları ile iyi geçinen bir ülke. Hiçbir Arap ülkesine benzemiyor.
Hindistan ‘dan Zanzibar’ a kadar gidip gelen en eski denizcilik halkı olarak biliniyor bu coğrafyada.
Ülke tarihi insanlık tarihi kadar eski. Hemen hemen topraklarının tamamı dağ ve çölden oluştuğu için tarım neredeyse yok.
Peki bu noktaya nasıl gelmiş derseniz ; 1970 yılında kansız bir darbe ile babasından krallığı devralan Sultan Kabus ülkenin refah seviyesini en yukarılara çıkarmış. Yani bu tarih ülke için kırılma ve dönüm noktası olmuş.
İnce K ile okursanız bizde ki ” kabus ” kalın K ile okursanız ” yakışıklı ” anlamına gelen Kral Kabus ‘un kadına verdiği değer , estetik merakı , petrol doğalgaz gelirinin eşit paylaşımı ve denizcilik sayesinde Umman’ ı bugünkü Umman yapmış. İşte bunlar kısaca Umman’ ın sırlarını oluşturmuş.
Ülkenin senfoni orkestrası ve insanı imrendiren opera binası sanata verdiği değerin en büyük göstergesidir. Vefat eden Kral’ ı halk çok seviyor.
Kentlerde beyaz renk kullanımı ve az katlı olma şartı var. En değerli para birimi listesinde Umman Riyali 3.sırada.
Doğu toplumu gibi görünse de mutlak monarşi ile yönetilse de demokrasiyi özümsemiş bir ülke. O yüzden Ortadoğu’ nun İsviçre’ si. 5 milyon kişi ülkede dost ve kardeş olarak yaşıyor.
Seçimlerde kadın aday kazanamayınca Kral 14 kadını meclis üyeliğine atamış. Kadın yaşamın her alanında var. Eğitimli arkeologlar , öğretmenler , sanatçılar her yerde. Sözlerine hep ” baylar bayanlar bayanlar baylar ” diye başlarmış. Kadın erkek eşitliğine inanır kesinlikle ayrım yapmazmış.
Kral’ ın düşleri ve rüyaları sayesinde bugünlere gelmiş. Halkta bu hayallere inanmış.
Uzun lafın kısası dostlar Kral Kabus ‘un düşleri gitmeden görülmeden anlaşılmıyor.
Plazalar yerine az katlı geleneksel mimarisinden çöllerde safariye , dalış noktalarında ki nefes kesen mercan kayalıklarına kadar keşfedecek çok şeyin olduğu sürprizler ile dolu bir Arap destinasyonu Umman. Ülkede çöl arazisi okyanus mavisi ile dudak uçuklatan bir etki yaratıyor.
Kakuleli kahvesi yumuşacık hurması ve leziz helvası ile daha da lezzetleniyor fantastik yolculuk benim için. Hint Okyanusu ‘ndan esen meltem sayesinde nefes alıyorum. Yüzüme vuran rüzgârda Hürmüz Körfezinin tuzu var.
Tropikal çöl ikliminin hakim olduğu ülkede kış aylarında bile sıcaklık 25 derecenin altına düşmüyor. Körili kebaplar ve leziz ekmekler ise yolculuğun olmazsa olmazı.
Daymaniyat Adalarında şinorkel keyfi , beni mutluluktan ağlatan yunusları , minicik adımlarıyla oradan oraya koşturan bızdık kaplumbağaları , belediye otobüsü boyutlarında ki balinaları ile kalbime taht kurdu Umman.
Dünyanın pek çok yerinde en doğal halleriyle sayısız doğa olayına şahit oldum ama bu cana yakın yunusları kalbimin en derinlerine sakladım.
Bir yelkenli ile tam 4 saat nefessiz takip ettiğim yunusların birbirlerine kur yapmalarını , havalarda uçmalarını , seslenince gülümsemelerini , hele annenin yavrusunu arkamdan geliyor mu diye dönüp dönüp bakmalarını hayatım boyunca unutamayacağım. Sanki o yelkenli de Sinbad ile beraber bir yolculuk yapmışım gibi hissettim.
Daymaniyat Adalarında arka plan hep mavi. Su altında ise mercanlar sayesinde her yer mor. Bu bölge dünyanın bozulmamış el değmemiş su altı vahalarından. Papağan balıkları arasında yüzmek ise müthiş.
Suyun altında ki ve üstünde ki bu eşsiz deneyimim yaşamımın en güzel ” yol hediyeleri ” arasında yerini çoktan aldı bile.
Bu hediyeler zaman içinde hayatımın en değerli hazineleri oldu. Çünkü ; yollarda özgürleştiremediklerimi zamana bırakmayı , gelecekte ki Ben ‘e havale edebilmeyi , öğrenmeye açık olanın yolunun da kalbinin de hep açık olacağını , büyüme sürecinin devran döndükçe süreceğini artık biliyorum. Ama en önemlisini sona sakladım rahatlıkla söyleyebilirim ki ben mutlu olmayı yollarda öğrendim.
Umman belki yavaş ama emin adımlarla bir yol severin haritasında yer bulmaya başladı. Aslında bunu anlamak zor değil.
Muhteşem dağ sıralarında yürüyüş yapınca , ülkenin birçok kalesini keşfedince , yelkenli ile gezince , rüzgarlı çölde büyüleyici gökyüzü ile göz göze gelince , Kızıl Deniz ile yarışan adalarında yüzünce , ara sokakta Arap ekmeği içinde kebabı güleç çocuklar ile pay edince , her biri şaheser olan camilerde ezan dinleyince , özgüvenli kadınlar ile ayak üstü sohbet edince , vadilerde yürüyünce ve yunuslar balinalar kaplumbağalar ile bazı karşılaşmalar olunca insan yaşadıklarını sindirmekte zorlanıyor.
Ülkenin gururlu denizcilik tarihi ; bir kaç arsız palyaço balığı ile yüzmek , güneş batarken şehir yavaş yavaş aydınlanırken yerel halk ile korniş de serin bir esintinin tadını çıkarmak , dağların eteklerinde durup ışıltılı denizi izlemek için mola vermek , vadilerin turkuaz suları ile ödüllendirilmek , hem geleneksel hem modern mimariyi iç içe görmek , safranlı kahve yudumlamak , devasa kum tepelerinin üzerinde tam bir sükunet içerisinde oturup kumların renk değiştirmesine ve güneşin ufkun ötesine batmasına şahit olmak , tütsü kokuları arasında kentlerini gezmek , lokma tadına hayran olmak , 17.yüzyıldan kalma bir kale de etkileyici ufuk çizgisinde kutsanmak , hurma mango muz papaya ağaçları ile çevrili Yemen tarzı kerpiç köyleri gözlerinizle görmek , serin dağ havasını içinize çekmek , harabelerinde dolaşmak , sizi nefessiz bırakacak eşsiz doğa manzaralarında keskin ve dik uçurumlar ile kalbinize daha fazla kan pompalamak , baharatlı pilavını kuzu etini kaşıklamak ve kanyonlarda ki zümrüt rengi doğal havuzlar sayesinde Umman’ ın mucizelerine direnmek neredeyse imkansız.
” Bilmediğin bir yola gitmek bilmediğin bir yönünü keşfetmektir ” Martin Buber’in sözünü hatırladım.
Binbir Gece Masallarının izini sürdüğüm , her bir yolculuğumda parça parça dönüşüm yaşadığım ; deneyim biriktirdikçe öğrenebilen kabullenebilen değişebilen biri olduğumu anladığım seyahatlerime bir yenisini eklerken ve Sinbad’ ın torunlarından ayrılırken aklımda kalan ise Hayyam’ dan iki satır oldu ; ” bir bulut gibi geldik yel gibi geçtik.

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir