SİCİLYA ; ÇİZMENİN UCU

“Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa
Denizler bir fırtınalık görkemli
Bizse kendimizi insan olarak
Bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa.”

Edip Cansever

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İtalya’yı gezdim Sicilya’ya gitmesem de olur diyenler için Goethe’den bir alıntı yaparak başlamak istiyorum : ” Sicilya’yı görmeden İtalya’yı gezmek, İtalya’yı hiç görmemektir. Çünkü Sicilya her şeyin ipucudur ”

Sicilya, senelerdir gitmek istediğim , aklımda ve kalbimde üst sıralarda olan gitmeden seveceğime ve kalbimi kazanacağına emin olduğum yerlerin en başlarında geliyordu.

Baba filmiyle büyümüş pek çok kişi için Sicilya ; ilk kez bu film sayesinde adını duymuş olanlara sanki film setindeymiş hissini yaşatıyor.

Akdeniz’in en büyük adası olan Sicilya, İtalya ana karasından Messina boğazı ile ayrılmış.

Bir sürü uygarlığın uğrak yeri olmuş Sicilya.

Mafya ile değil, zengin tarihi , kültür mirası ve mutfağıyla anılıyor epeydir.

Veee bir de heybetli Etna Yanardağı ile…

Sicilya aslında Akdeniz’in yemek ve şarap adası.

Ada ; ayrı bir ülke konumunda olsaydı eğer dünyada şarap üretimi sıralamasında 6. sırada olurdu.

Tarihe baktığımızda ise ; üretilen şarapların sadece ufak bir kısmı Sicilya şarabı olarak şişeleniyormuş , daha çok İtalyan şarabı olarak satılıyormuş.

Sicilya İtalya’nın en geniş bağlarına sahiptir. Bence Adanın beyaz şarapları , kırmızı şaraplarından daha iyi.

19’uncu yüzyılda İtalyan mafyasının da doğduğu yer olarak anılan Ada ; Avrupa’nın az gelişmiş tarım bölgelerinden biri.

Sicilya’yı arşınladıkça , keşfettikçe , leziz yemekleri yedikçe bize ne kadar yakın olduklarını anladım.

Belki de en büyük neden onlarında bizim gibi Akdeniz insanı olmalarıdır.

Yunan kültürü ve tarihinin Ada ‘da bıraktığı izleri her yer de görebilirsiniz.

İtalya’nın birçok kentinde olduğu gibi Sicilya’da da dolaşırken hiç beklemediğiniz bir anda karşınıza pat diye tarihi eser çıkabiliyor.

Goethe’den Dumas’a , Steinbeck’ten Liz Taylor’a ünlü simaların bu Ada ‘yı sevdikleri kadar var.

Ada ‘nın başkenti konumundaki Palermo , dünyaca ünlü bir liman kentidir.

Kentte yaşayanlara Palermitani ya da daha şiirsel bir ifadeyle Panormiti deniyor.

En sevdiğim fotoğrafçılardan Henri Cartier-Bresson ‘nın annesinin Palermo’daki tatili esnasında hamile kaldığını öğrendim.

Bu da onun maceracı ve çapkın yanını açıklıyor sanki.

Benim için ilginç bir bilgi oldu.

 

 

 

 

 

 

Bilmeniz gereken önemli bir husus ; öğle zırt pırt mafya esprisi yapmayın pek hoşlanmıyorlar.

 

 

 

 

 

Oralara kadar gidince zaten ; Siracusa , Katanya , Palermo , Cefalu , Taormina , Etna Yanardağı’nı göreceksiniz.

Bende sizlere bol görsel ağırlıklı Sicilya ile ilgili genel bilgiler vermeye gayret edeceğim.

Ada ; yapılan tüm reklama karşın , hala gerçek anlamda turistik bir yer olamadı.

Turistik olan bölgeleri ise sınırlı.

İtalyanlar en çok Cefalu ve Taormin’e ilgi gösteriyor.

Belki biliyorsunuz ama ben yine tekrar edeyim ; Ada ‘da İngilizce bilen insan sayısı az.

Barok döneminin en görkemli yapıları , her küçük meydana konan katedraller ile orta çağ da dondurulmuş gibi kendini koruyabilen köyler ile başınızı döndürecek.

Sicilya’da mutfak ve şarap, buram buram tarih ve küf kokan sokaklar, tapınaklar , limon ve portakal bahçeleri , şarap bağları ile mafya filmlerinin tersine yaşanan bu sakin hayat sizi kalbinizden vuracak.

Sicilya’nın bir özelliği de çok çeşitli kültürlerin yaşaması ve bir birine karışması.

Adeta bir doğu batı sentezi gibi.

Fenikeliler, araplar, normanlar, yunanlılar, romalılar Ada ‘da yaşayarak kendi kültür, gelenek, mimari ve dillerinden izler bırakmışlardır.

Bu yüzden ada kültürel anlamda tam bir hazine konumunda.

Sırf bu özellikleri ile bile her seyyahın gönlünü hemen kazanır bence bu ADA.

Siz ne dersiniz ?

Genellikle merdivenlerle yükselen ara yollara girin.

Eski yüzyıllardan fırlamış gibi görünen tarihi ve sevimli mimari yapıları görün.

Bol bol fotoğraf çekin.

Ada denince akla ilk Mafya gelse de ; İtalya’nın diğer bölgelerine göre daha güvenli.

Ama siz yine de tedbirli olun.

Burası ; başka bir memleket gibi sanki.

Halkı , mutfağı , şarapları , tarihi her şeyi bir ayrı güzel bir ayrı keyifli.

Atlayıp gidip görün ve yaşayın derim.

 

 

 

 

Bir kilise önünde nikaha rastlarsanız ki bu çok çok mümkün.

Mutlaka izleyin derim ; gerçekten çok renkli oluyor.

 

 

 

 

 

Katanya da bulunan fil heykelinin bir hikayesi var.

18. yüzyılın başında kentin yeniden inşa edilmesinde görevli olan vali ; şirketine amlem olarak fili seçmiş.

Kent meydanına da bu fili yaptırmış.

Filin Etna ‘nın patlaması sırasında çıkan lav taşlarından yapıldığını ayrıca vurgulamak isterim.

 

 

 

Ufacık sokaklarında yürüyün, evlerin balkonlarından sarkan çamaşırları , balıkçıları izleyin , kahramanı sizin olduğunuz bir film ortasında hissedin kendinizi.

Her mevsim ruhunuzu dinlendirebileceğiniz ve asla bıkmayacağınız ara yollarda kaybolun.

 

 

Anneme pazardan limon aldım.

Çekirdeğini ektik beraber.

Hem ev mis gibi Sicilya kokuyor hem de keyifle yiyoruz.

 

 

Bellini gibi bir müzik adamını dünyaya armağan etmenin gururunu her köşesine yansıtan Katanya Kentin ‘in ara yollarında uzun uzun yürüyün.

Ama Etna Yanardağı Katanya’yı daha da çarpıcı kılmış.

 

 

Palermo’da Avrupa’nın en büyük opera binası var.

Tiyatro Massimo 1897 de yapılmıştır.

Binanın yapımı için bir kaç kilise , pazar ve ev yıkılmıştır.

Sicilya’nın simgesi haline gelen ” The God Father ” yani Baba filminin bazı sahneleri de burada çekilmiştir.

 

 

İNSAN SİCİLYA’ YI NE ZAMAN SEVER ?

Bence ; eğer hep o İtalya dendiğinde ardından gelen cümle de adı geçen içten , telaşlı , güler yüzlü , yüksek sesle konuşan insanları , eşsiz mutfağını , öyle tanınmış lokantalarda değil ; ayak üstü yenen sokak arası yemeklerinin unutulmaz lezzetine , burada da yenir mi arkadaş denen türden ara sokağın birinde üç beş taburelik ufacık yerde bile dünyanın en iyi makarnasını kaşıklamaya , başka hiç bir yerde tadamayacağınız bir dondurmaya , halen anneanne tarifi ile yapılan tatlılara , yıllardır aynı doğal mayayla yapılan pizzalara biz eşsiz İtalyan mutfağı deriz.

Yani gerçek İtalyan ruhunu aramıyorsanız sevemezsiniz.

Bir diğer tavsiyem ise İtalya’ ya Sicilya’ dan başlamayın, önce Roma , Floransa , Venedik , Siena , Bologna bitsin sonra belki Ada ‘nın değerini ve farkını anlayabilirsiniz , ya da nefret edersiniz bilemiyorum.

 

 

 

 

İtalyan mutfağının en ünlü yemekleri makarna ve pizzayı bir de ; Arşimet ‘in kenti güzeller güzeli Siracusa ‘da yemenizi tavsiye ederim.

 

 

PASTA ALLA NORMAİtalyanların pizzada olduğu kadar makarnada da ne kadar iddialı olduğunu herkes bilir.

İşin biraz daha ayrıntısına girip de Sicilya’nın en ünlü makarnasına ulaşmaya çalışın bence.

Ve ilk olarak “pasta alla norma” ile tanışın. Patlıcan ağırlıklı sebzelerden oluşur.

Parmesan peyniri ile tüketilen bu makarnayı hemen her restoranda kolayca bulabilirsiniz.

 

 

 

 

Siracusa ‘da Sicilya’nın ünlü Granite adında ki tatlısını yemenizi öneririm.

Bu tatlıyı Duomo Meydanı yakınlarında bulunan Pasticceria Artale ismindeki pastane de tadabilirsiniz.

 

 

SFINCIONEYerel pizza diye isimlendirilen bir pizzadır.

Sicilya bölgesinin en özel atıştırmalıklarından.

İtalyan pizzası kadar yaygın değil belki ama ufak fırınlarda bulabileceğiniz bu ev pizzasıdır.

En yakın benzeri ise Amerika Kıtası’nda bulunur.

 

 

Avrupa’nın en aktif yanardağlarından biri olan Etna’yı mutlaka görün.

Katanya’nın tepesinde yer alan ve şehrin üzerine bir gölge oluşturan DAĞ ;  kenti kuş bakışı izleyebilirsiniz.

Günümüzdeki yüksekliği 3 bin metre civarında olan Etna’da lavların üstüne çöktüğü evleri izleyin.

Hayretler içinde bırakan bir doğaya sahip olan dağdır.

Ziyaretçilerine müthiş anlar yaşatır.

Gece Katanya kentinden lavların kırmızı kırmızı eteklerine doğru aktığını elinizde bir kadeh şarapla şaşkınlıkla izleyebilirsiniz. Unutamayacağım yol tecrübelerim arasındadır.

Filozof Empedocles ‘in kendisine inananları Tanrı olduğuna ikna edebilmek için kraterin içine atladığı nokta burası.

Tabi unutamayacağım anlardan biri olur.

Adadan ayrılırken bir şekilde buraya tekrar tekrar geleceğimi hissediyorum.

Ünlü Alman edebiyatçı Goethe’nin, neden “Sicilya’yı görmeden İtalya’yı anlamak mümkün değildir” dediğini gerçekten anlayabiliyorum.

 

 

 

 

 

 

 

SİCİLYA ; ÇİZMENİN UCU” hakkında 2 yorum

    1. Umarim yollara tekrar saglikla kavuşuruz hepimiz çok özledik teşekkürler sevgiler

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir