MAVİ VE YEŞİL = ARNAVUTLUK

‘’ Gezmek emek ister ‘’

İlber Ortaylı

 

 

 

 

 

 

İlk kez bir yolculuğa hiç ders çalışmadan , tek satır okumadan , araştırma yapmadan , yol beni nereye götürürse oraya giderim duyguları ile çıktım.

Ağzımı doğa karşısında bir an bile kapatamadan hayranlık içinde gezdim.

Manzaralar , plaj keyfi , gün batımları , mutfak anlatılmaz.

Kendine has kültürü ile Arnavutluk çok başka bir yer buldu gözümde.

Yediğim zeytinlerin ve ağaçtan ellerimle topladığım elmaların tadını unutamayacağım…

 

 

 

Ülkede ormanların oranı % 36 ‘dır.

 

 

Halkın geleneklerine önem vermesi ve biraz da zamanda donup kalmış karelerin peş peşe akıp gitmesi…

Daha basit yaşam ve yolculuk etmek konusunda ilham veren topraklar….

Teknolojinin ikinci planda olması ve buraya yapılan seyahatlerin anı yakalayabilmek adına harika olanaklar sunması…

İlk aklımda ve ruhumda iz bırakan noktalar olarak sıralayabilirim.

 

 

 

Dinar Alpler ‘i eteklerinde …

Balkanlar’da yer alan Arnavutluk ;  kültürü , tarihi , mimarisi , müthiş kumsalları , UNESCO mirası kasabaları nefes kesen doğası , tarihi , turistik yerleri ile gönülleri çalması o kadar kolay ki…

 

 

 

 

İsmail Kadare ülkenin önemli yazarlarından.

Yola çıkmadan belki okumak istersiniz.

 

 

 

Bir Balkan ve Akdeniz ülkesi olan Arnavutluk ; 611 kilometrelik hem İyonya hem de Adriyatik kıyı şeridine rağmen yüz ölçümünün % 76,6 ‘sı dağlıktır.

Yani Balkanların en batısında bulunan ülke fazlaca dağlık.

Bu nedenle Arnavutlar kendi ülkelerine ” Kartalların yurdu  ” demiş.

Ülkenin dörtte üçü dağlık.

O yüzden açık hava etkinlikleri ve doğa ile baş başa kalınabilen kamp ortamları için ülke birebir.

 

 

 

Arnavutların kökeni Pelasglar ve İlliryalılar.

Avrupa’nın en eski kavmi olarak kabul edilmişler.

Başka bir anlamda ülkeyi Avrupa’nın en eskisi yapıyor.

Arnavut inadı ve gururlu karakterleri belki bu kökene dayanır.

 

 

 

Tiran Havalimanı’na adını veren Rahibe Teresa’nın hikayesini okumanızı öneririm.

 

 

Arnavutluk ve Arnavut ismi Arvanit’lerin Türkçeleştirilmiş halidir.

Uluslararası ismi ise Albania ; dağlık bir ülke olmasından dolayı “ yüksekte duran ” anlamında kullanılır.

 

 

Ülke hakkında çok bilgi sahibi değilken bir anda neler neler öğrendim.

Örnek ; 91’e kadar komünizm etkisinde olduğunu , Arnavut ciğeri meselesinin bizim yarattığımız bir lezzet olduğunu , 3 milyon nüfusu olan ülkenin dışarıda 10 milyon vatandaşı olduğunu…

Ülke dışında en çok ;  Kosova , Makedonya , Karadağ , Yunanistan , Türkiye , İtalya , Almanya , İsviçre , İsveç ve Birleşik Devletlerin Arnavut vatandaşları olduğu biliniyor.

 

 

” Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında bir pencere açın. O pencereyi açıp dışarıda farklı dünyalar görebilirseniz bir eşiği de atlamış olursunuz ”

İlber Ortaylı

 

 

Nüfusun yarısından fazlasının kendini Müslüman olarak tanımladığı ülkede ; Osmanlı etkilerini gözlerinizle görebilirsiniz.

Bu bakımdan komşularından çok net bir şekilde ayrılır.

Arnavutluk ; kaleleri , kuleleri , sarayları ve surları ile sizi çok gerilere götürecek.

 

 

Ülkede en çok hoşuma giden uygulamalardan biri ; akşam üzeri yürüyüşleri oldu.

Pek çok kasabada akşam insanlar rahatça dolaşabilsin diye yollar araç trafiğine kapanıyor.

 

 

Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve Makedonya gibi ülkelerle komşu.

Balkan turları içinde 1-2 gün ayırıp giderseniz yazık olur neden derseniz ; ülkenin batısında Adriyatik ve güneybatısında İyonya Denizi varken…

 

 

Osumi Nehri ‘nin büyüleyen kenti ; Berat

Evlerin kocaman camları olması sebebi ile  “ bin pencere şehri ” olarak bilinen Berat bizim Safrabolu’yu andırıyor.

5 asır himayesinde kaldığı Osmanlı İmparatorluğu’nun etkilerini hala üstünde barındırıyor.

Berat’ın güzelliğini ise , muhteşem Osumi Nehri katlıyor bence.

Nehir kenti ikiye bölmüş ve suyun bir yanında Müslümanların , diğer yanın da ise Hristiyanların evleri mevcut.

Nehrin üstündeki Gorica Köprüsü ise 18. yüzyıldan yadigar bizlere .

 

 

 

Arnavutluk’un önemli kentleri hızlı bir değişim içinde. İlk etapta başkent Tiran’ın nüfusu dikkat çekiyor.

Enver Hoca rejimi 1991’de devriliyor ve dünyaya kapılarını ardına kadar açan ülke inanılmaz hızlı bir değişim gösteriyor.

Başkent Tiran , Dajti dağlarının eteğindeki ovaya kurulu. İçinden nehir geçiyor ve çok fazla çekim alanına sahip değil.

Kentin kalbin de bir adet meydan var ve meydanda İskender Bey Heykeli , Ethem Bey Cami , Saat Kulesi görülecek yerlerin en başında geliyor.

Ethem Bey Camii duvar resimleriyle meşhur.

Parlemento ve Başbakanlık Binası ile Tiran Üniversitesi’ni de gelmişken görün.

Kente farklı bir güzellik katan Lana Nehri’nin kenarında ki Osmanlı Kalesi’nden kalıntılar mevcut.

Ülke tarihini ve kültürünü görmek isterseniz Milli Tarih Müzesini görebilirsiniz.

 

 

 

Arnavutluk vize uygulamasına dahil olmadığı için vizesiz seyahat etmek isteyenlerin tercih ettiği ülkelerden.

 

 

 

 

Çok değişik gezgin profiline uygun bir ülkedir.

Özellikle henüz dünyanın geri kalanı tarafından keşfedilmeyen sahillerinin tadını çıkarmak herkese nasip olmuyor maalesef.

 

 

Başkent Tiran’a İstanbul üzerinden , neredeyse haftanın her günü direk uçuşlarla yaklaşık 1 saat gibi kısa bir zamanda ulaşabilirsiniz.

Mil programına dahil olan Başkent ‘e sıkı takip ettiğinizde THY ile 140 usd karşılığı uçabilirsiniz.

 

 

Yol üstünden harika bal aldım .

Şekersiz kek yapıp içine atmayı planlıyorum :))

 

 

Ülke de normalde ” Evet ” olan kafa sallaması ” Hayır ” anlamına geliyor :))

Ayrıca Tiran’nın kaldırımları dahil tüm mimari İtalyanlara ait.

 

 

 

 

” Biliyor musun , insan en güzel tren de düşünür…Bir konu kafanı kurcalıyorsa ; yazmak , anlatmak istediğin şeyleri kafan da sıralamak istiyorsan , hatta yeniden kurmak istiyorsan , bir tren yolculuğuna çıkmalısın. Ben bunu İtalya ‘da trenle seyahat ederken anlamıştım. Biliyorum , şimdi bir trene atlamayı düşüneceksin ama iş güç diye bunu erteleyeceksin ; sonra da unutup gideceksin. Kafanda tuttuğun her neyse , o da buhar olacak. İyisi mi , sen al o bileti ”

İlber Ortaylı

 

 

Mavi Göz ; dağların arasında oluşan bir su kaynağı.

İyonya Denizi’ne dökülen Bistriçe Nehri’nin kaynağıymış. Anlatılmaz bir rengi var.

Mavi ton ton gözünüzün önünde.

Ksamil’den , insanın baktıkça bakasının geldiği , yeşillikler içinde daracık yollardan gidiliyor.

Yol yarım saatten fazla sürüyor.

Yüzmek yasak sadece ayaklarınızı sokun su buz gibi ama manzaranın büyülü etkisinden kurtulunca.

 

 

 

 

Bu yusufçuklar her yerde…

 

 

 

Bir haftaya yakın bir zaman kaldığım Arnavutluk da Vlora , Durres , Saranda ,Elbasan , Berat , Ksamil , Çika Dağı gibi doğa harikaları , sahil ve kentlerini gayet rahat bir şekilde gezdim.

Yüzdüm ve harika manzaralar eşliğinde çok güzel yemekler yedim.

Mutfak İtalyan ve Yunan mutfağı etkisindedir o yüzden bizim ağız tadımıza çok uygundur.

Börek vazgeçilmez lezzetlerdendir.

 

 

 

Başkent Tiran’da Balkanların en güzel trileçe tatlısını da yiyeceğinizi sakın unutmayın.

Ayrıca yol üstü satıcılardan taze taze meyve yemeyi de ihmal etmeyin.

 

 

Saranda da denize girmeden , Berat ta Osmanlı mirasını görmeden , Tiran da İtalyan yemeği yemeden , Enver Hoca ‘yı öğrenmeden dönmeyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir