Kırgızistan’ a Bahar Gelmiş

” Akıl sahipleri bir yerde oturup kalınca rahat edemezler.
Öyleyse odunu ocağı bırak da dışarılara çık , seyahat et.
Yolculuk et ; ayrıldığın bazı şeylere karşılık yeni ve güzel şeyler bulacaksın.
Yorul ; çünkü hayatın tadı çekilen yorgunluklardadır ”

İmâm Şâfiî

 

 

 

 

 

 

Kırgızistan ; Tanrı Dağları görkemi içinde yer alan harika bir ülke.

Göller , vadiler , uçsuz bucaksız bozkırlar bakir doğası ve tarih ile gezmek için enfes bir rota.

Orta Asya da ki çöl ve stepler yerine burada sizleri yaylalar ve yeşil vadiler karşılıyor.

 

 

Buranın havasında birşeyler var.

 

 

Ufak olmasına rağmen içerisinde çok fazla kültür barındıran ülke yol aşığı gezginler için ilginç bir tecrübe diyebilirim.

 

 

Korona nedeniyle uzun denebilecek bir süre eve kapanınca kendime bir armağan verip doğa ile baş başa kalabilmek için Kırgızistan yollarına düştüm.

Büyük beklentilerim yoktu ama yol her zaman ki numarası ile beni bambaşka bir masalın ve inanılmaz bir  maceranın içine soktu.

Yolda olmak ne güzel şey dedirtti.

 

 

 

Az insan olması mı , lüks yaşamdan uzak olması mı ?

Bende tam cevabı bulamadım.

 

 

Zirveleri karlı,  etekleri çiçekli ve sıradağların çevrelediği Kırgızistan bir Orta Asya ülkesi.

 

 

Sınır komşuları Kazakistan , Özbekistan , Tacikistan ve Çin.

 

Ülkenin neredeyse yüzde 90’ı dağlarla kaplı.

 

 

Yemyeşil ülke de tertemiz havayı içinize çekince kendinizi cennette sanabilirsiniz.

 

 

Orta Asya ‘nın pek çok ülkesinin sınırlarından geçen Tanrı Dağları ; bu engin coğrafyaya müthiş bir doğa armağan etmiş.

Bölgenin en etkileyici Dağları ile çevrili bir ülke Kırgızistan.

Khan Tengri Tien Shan sıra dağlarına eski Türkler Tanrı Dağları demiş.

Pembe granit yapısından dolayı günbatımında kızıla bürünen görür görmez etkisi altında kalınan muhteşem piramit.

 

 

” Selam size büyük durumlar , doruk anlar

Dağ görgüsü kazanır Ağrı’yı bir kez görse de  kişi.

Marmara’dan yirmi yılda çıkaramayacağı  gerçeği

Okyanusu beş dakika seyretmekle kavrar ”

Cemal Süreyya ‘ya bir selam yollayalım.

 

 

Kuzu , kurt , kar leoparı , boz ayı gibi yaygın yada daha az bilinen türlerde çok geniş bir skalada canlı türleri bulunuyor.

 

 

Her sene binden fazla profesyonel dağcı 7.000 metreden yüksek olan dağlara tırmanmak için bu ülkeye geliyor.

 

 

Tanrı Dağlarının doğu bölümü 2013 de batı bölümü ise 2016 da UNESCO Dünya Mirası ilan edilmiş.

 
Doğayı özellikle de dağları bilge öğretmenlerim gibi görüyorum.
Yaban yaşamını öğreniyorum. Kısa bir kaçamak bile kendini kendine öğretiyor.
Hareket ederek öğrenme bence en etkili öğrenme.
Her fotoğraf karesi ise tam bir belgesel tadında.
Yüksek dağlar ve aralara serpiştirilmiş vadilerden meydana gelen Kırgızistan topraklarının %65 ‘i Tanrı Dağları oluşturmaktadır.
Bu sebeple ülke ” Orta Asya ‘nın İsviçre ‘si ” olarak adlandırılmış.
Festivaller ülkesi Kırgızistan ; burkut ve at oyunları olmak üzere çok önemli iki festivale ev sahipliği yapar.
Baharın gelişi ile atlar çayırlara salınıyor.
 ” Göğe uzanan dağlar ülkesi ” olarak da anılan Kırgızistan  ; tabii güzellikleri ile ilgi odağı olmaya devam ediyor.
Ata toprakları , Orta Asya‘nın kalbi , Manas destanının doğduğu , güler yüzlü insanların yaşadığı dağların ve göllerin nefes verdiği bir coğrafya.
Manas Destanı Kırgız halkının tarihi hafızasıdır.
Bozkır kültüründen derin izler taşır. Dünyanın en büyük destanıdır.
İster kış ister bahar ister havadan ister karadan…
Kırgız milletinin önemli sembollerinden olan
” komuz ”  isimli müzik aleti hayatın önemli bir parçası.
Büyük keyif alarak dinleyeceğinizi düşünüyorum.
Kırgızistan her zaman iyi bir fikir.
Kırgızistan Cumhuriyeti , günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletlerinden biri.
Dağlık bölgeleri ve gölleri fazlası ile doğa sporları imkanı sunar.
Ülkeyi dağların gölgesinde arşınlıyorsunuz.
Kırsal kesimde göçebe hayat tarzının yaşandığı Kırgızistan da kadınlar evin düzenleyicisi rolünde.
8 milyon hektar doğal mera alanı zaten göçebe hayatı içine fazlası ile sindirmiş halk için en temel ekonomik geçim kaynağı hayvancılık olarak hayata geçmiş.
Koyun , sığır , kümes hayvanları , arıcılık , at yetiştiriciliği en fazla yapılanlar.
Çok incelikli ve geleneksel bir avcılık kültürleri de mevcut.
Halk için ata binmek ise , bizde bisiklete binmek kadar normal.
Ülkeyi ziyaret edenlerin büyük bölümü ya sırt çantalı gezginler yada trekking sevdalıları.
Dungan ( Çin “li Müslüman ) bir aile ile tanışmak ise yolun en güzel hediyelerinden oldu bana…
Bugün Kırgız halkı yerleşik düzene geçmiş olsa da göçebelik ulusal kimlikden ayrılamıyor.
Yakları ( Tibet öküzü) ilk kez bu kadar yakından gördüm.
Masal Kanyonları , Yedi Öküz Vadisi ülkenin en önemli saklı hazineleri.
5 km uzunluğundaki kanyon ; fil ve yılan gibi hayvanları anımsatan kil oluşumları ile ilgiyi üstüne çekiyor.
Göçebe kültürünün vazgeçilmezi çadır ; keçeden oluyor.
Yaz kış sıcak soğuk da dayanıklı ve koruyucu.
Eğer isterseniz çobanlara boz-üy kurmakta yardımcı olabilirsiniz.
Özellikle yaz mevsiminde yayla ve ovalarda yurtlarda yani ” boz-üy” de konaklıyorlar.
Göçebe kültürünün yaygın olduğu ülkede halk  taşımanın ve yapımının kolaylığı nedeniyle keçeden yapılan yurtlarda ” boz-üy” lerde kalıyor.
Yer yatağı gündüz toplanıyor.
 
Keçe ise göçebe yaşamının vazgeçilmezi. Köyden kente uzanan kültürel bir seyahate sahip olan keçe ; el emeği ile üretiliyor.
Kırgız tasarımcıları elinde tam bir sanat eserine dönüşmüş.
Yem yeşil göz alabildiğince uzanan vadiler içinde mısır patlağı gibi dağılmış yurtlara bayıldım.
Gece çadırda yıldızlar altında uyuyorsunuz sabah erkenden uyanınca hemen başınızı bir dışarı uzatın ve muazzam gökyüzü dupduru bir hava ve bulutlar ile güne başlayın.
Her yerden su sesi geliyor.
Spor ise halkın göçebe tarzı hayatının  en önemli özelliği.
Spor her zaman sağlıklı hayatın bir numaralı anahtarı olmuş.
Göçebe yaşama uygun olan tüm yarışmalar at üzerinde yapılıyor ve binici ile at arasında müthiş bir bütünlük oluşturuyor.
Son Göl kenarında ki halk uzun zamandır gördüğüm en sade yaşam şeklini sürdürüyor.
Asfalt olmayan bir yoldan varılan Göl ; geniş bir dağ platosu ortasında.
Halk tarafından yayla olarak kullanılıyor.
Sabah erken uyanıp kısrak sütünün nasıl sağıldığını görüp tadına bakabilirsiniz.
Atlar ile göl kıyısında dolaşıp gece samanyolunu izleyebilirsiniz.
Kırgız Türkleri’nde nesillerdir kartal yetiştirme geleneği vardır. Kartala ” bürküt ” kartalı eğiten kişiye de ” bürkütçü ” denmektedir.
Kırgızların kartalı yakalayıp eğitmeleri av ve avlama şekilleri tarihi ve kültürel zenginlikler kazandırmış.
İnsanlık tarihi kadar eski olan bu gelenek çok eski mağaralarda ve kayalarda o döneme ait sanatçılar tarafından çizilerek yansıtılmış.
Silahın olmadığı , yüksek dağlardan geçemediği ve gözün göremediği dönemlerde keskin görüşlü kartallar ; maral yada geyik gibi hayvanları kolayca avlamışlar.
Büyük İpek Yolu yüzyıllardır uygarlıkları birbirine bağlayan önemli bir ticaret yolu olmuş.
Ürünler ile yüklü kervanlar , dağlar , çöller ve kıtalar geçerek fikir , din ve kültürlerin değişimlerini sağlamış.
İpek Yolu’nun önemli noktalarından olan Kırgızistan topraklarından geçerek , yerel halkın güler yüzü ve su kaynakları ile diğer ülkelerin çöllerinde ki halka dinlenme fırsatını sunarmış.
Tanrı Dağları’ nın ovaları ve vadileri 6500 kilometre yolculuğun üstesinden gelen tüccarlar ve işçiler için hep bir sığınak olmuş.
Dağların ortasında ki bu küçük ülkenin halkı misafirperver ve saygılı olmalarıyla bilinir.
Halk büyüklere  “ siz ” diye hitap eder , ve sofralarında başköşeye oturturlar.
Dağlar görkemi ve yüceliği ile dört bir taraftan boy gösteriyor.
Dağ ve çam ormanları havası yanında şelale gibi doğal güzellikleri ve kırsak sütü tedavisi ile turistlerin daha da ilgisini çekiyor.
Termal tesisli vadide mutlaka sizde vakit geçirin.
Unutulmaz yol hikayelerinize yenilerini ekleyebilirsiniz.
Bişkek ülkenin en büyük şehri ve aynı zamanda başkentidir. Uzun dönem Sovyet sömürgesinde kalan ülkede çok fazla Sovyet izlerine rastlanır.
Karşıma aniden çıkan park , opera ve tiyatro binaları hep Sovyet izleri taşıyor.
Parklarda ki ufak kuş kafesi kadar olan tahta klubelerde onlarca kitap ise okunmayı bekliyor.
Tanrı Dağları’ nın en yüksek noktası Kırgızistan sınırları içindedir ve deniz seviyesinden 7.439 metre yüksekte bulunmaktadır.
Ormanlar ise ülke topraklarının yaklaşık yüzde 4’ ünü oluşturuyor.
İlginç olarak dünyanın en büyük doğal ceviz ormanlarından biri Kırgızistan’da yer alır.
Ülkenin denize kıyısı yok. Ama Issık Gölü yüzmek isteyenler için iyi bir seçim.
Cengiz Aytmatov bu göl için ” mehtabın yeryüzününde en güzel şekilde seyredildiği yer ” olarak bahsetmiş.
Vizesiz seyahat , Orta Asya ‘nın en büyüleyici doğa manzaraları ve çok geniş bir yelpazede spor imkanı tanıması bu ülkeyi eşsiz yapıyor.
Başınızı nereye çevirirseniz çevirin efsane bir fotoğraf karesi sizi karşılıyor.
Titikaka dan sonra dünyanın en büyük ikinci dağ gölünün birde efsanesi var ; eskiden Isık Göl isimli bir kız varmış. Kız , güzel ve  akıllıymış. Onu tanıyanlar ve bilenler dünür olarak geliyormuş. Birgün iki dünür birden gelmiş. Ulan ve San-taş. Kız ikisini de sevmiş ama birini seçememiş. Gençlerde kızı sevmiş ama kavuşamamışlar. Doğudan gelen Ulan rüzgarı batıdan gelen San-taş rüzgarı olup esmeye başlamış. İki genç de kızgınlıklarını çevreye böyle duyurmuş.
Cengiz Aytmatov ‘un Yıldırım Sesli Manasçı öyküsünde ki Issık Gölünün Tanrı’nın yeryüzünde ki gözü olduğu belirtiliyor.
” İnsan olmanın en zor yanı hergün insan kalmaktır “
Cengiz Aytmatov
Bir ülkeyi tanımanın en iyi yolu bence edebiyatını tanımaktan geçer. Türk dünyasının ortak değeri Cengiz Aytmatov çok sayıda esere imza atmış bu toprakların gurur kaynağı olmuştur.
Kırgız halkının Türk dünyasına ve dünya edebiyatına kazandırdığı en büyük hediyedir. 1970 yılında kaleme aldığı ” Selvi boylum Al yazmalım ” romanı 1977 de aynı isimle sinemaya uyarlanmıştır.
Issık Gölü üstünde insan Cengiz Aytmatov ‘un eserinde ki gibi Beyaz bir gemi hayal ediyor.
Harika bir eser olan ” Beyaz Gemi ” de ki ufak dostumu bu coğrafya da buldum…
Çekik gözlü soydaşlarımızın rengarenk göçebe yaşamları , çok zengin kültürleri yanında yemekleri de inanılmaz lezzetli.
Anadolu ‘ya benzeyen hamurlu ve etli yemeklerin tadını kolay unutamayacağım.
Bildiğiniz gibi genelde yemek kültürü tarihten gelen geleneksel izler taşır.
Çoğunlukla hayvancılık yapan bu coğrafya da da yemekler her Türk toplumu gibi et ağırlıklı.
Önünüze gelen yemeği herhangi bir Anadolu yemeği gibi düşünüp çok rahat yiyebilirsiniz.
En ünlü yemekleri beş parmak ve pilav.
Ben ne Brezilya da ne Arjantin de ne de Amerika da böyle et yemedim 😃 inekler çiftlikte yetişmediği için sanırım bu kadar lezzetli.
Doğal uçsuz bucaksız çayırlarda güle oynaya otlandıkları için yemeklerde haliyle mükemmel oluyor.
Kısrak sütünün fermente edilmesi ile meydana gelen atalarımızın ünlü içeceği kımız bugün de yaygın bir içecek.
Yaklaşık %5 alkol oranı ile asitli bir ayran diyebilirim.
Bende bu arada Kırgızistan bozkırlarında at sırtında kartallar ile dans etmedim demeyeyim😃
Kırgızistan demek Tanrı Dağları demek , Ata toprakları demek , Cengiz Aytmatov demek , Manas Destanı demek  , Orta Asya demek , el değmemiş doğa demek ,  kuzular , atlar , kartallar , güler yüzlü insanlar , harika yemekler , göller demek…Mutluluğum mevsim normallerinin üzerinde demek 🥰
 

Kırgızistan’ a Bahar Gelmiş” hakkında 2 yorum

  1. Bayıldım en kısa zamanda Kırgızistan gezisi planlayacağım.tşkler güzel anlatım için 👏👏👏

Derya için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir